ÊLİH – Tahliye imkanı olmaksızın ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının "işkence ve kötü muamele yasağının ihlali" yönünde AİHM verdiği kararlara işaret eden İHD Êlih Şube Başkanı Ahmet Şiray, "Türkiye'nin umut hakkına yönelik düzenleme yapması gerekir" dedi.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), tahliye imkanı olmaksızın bir kişinin ömür boyu hapis cezası verilmesinin, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) "işkence ve kötü muamele yasağı" kapsamında olduğuna karar vererek Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın umut hakkının ihlal edildiğine hükmetti. AİHM, Emin Gurban, Civan Boltan ve Hayati Kaytan hakkında da aynı yönde hüküm kurdu. 2014 yılında verilen kararların üzerinden 11 yıl geçmesine rağmen AİHM'in bu yönde yasal düzenleme yapılması Türkiye tarafından yerine getirilmedi. Türkiye'nin bu yönlü düzenleme yapmaması, üzerine konu, denetleme ve yaptırım yetkisine sahip Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi'nin gündemine alındı. Konsey, Türkiye'ye bu yılın Eylül ayına kadar yasal düzenleme için süre tanıdı. Türkiye, Konsey'in Eylül ayında yapacağı toplantı öncesi yeni bir eylem planı sunarak, Abdullah Öcalan'ı umut hakkından muaf tuttuğunu belirtti.
Türkiye'nin umut hakkına dair yasal düzenleme yapması gerektiğini belirten İnsan Hakları Derneği (İHD) Êlih Şube Eşbaşkanı Ahmet Şiray, "İndirimsiz ağırlaştırılmış müebbet alan bir kişi, ömür boyu cezaevinde kalıyor. AİHM'e göre tutsaklığın üzerinden 25 yıl geçtikten sonra periyodik bir şekilde o kişinin infazının denetlenmesi lazım. AİHM'in kastetmek istediği aslında 25 yıl üstü cezaevinde kalan bir kişinin, kişilik haklarının ihlal edildiğinin, var olan mevcut durumun işkence yasağı ihlali oluşturduğunu söylüyor. Bununla ilgili 2014 yılında 'Öcalan-2' kararı umut hakkıyla ilgiliydi. Kaytan Türkiye kararı ve Boltan Türkiye kararları var. Umut hakkıyla ilgili Türkiye'nin ihlal ettiği üç ya da dört karar var" ifadelerini kullandı.
'4 BİNİN ÜZERİNDE KİŞİYİ ETKİLEYEBİLİR'
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi'nin Türkiye'ye açık bir şekilde çağrıda bulunduğunu dile getiren Şiray, "Bakanlar Komitesi'nin 25 Eylül'de ‘umut hakkı’ ile ilgili bir değerlendirmesi olacak. Şuan Türk Ceza Kanunu'nda umut hakkı bulunmamaktadır" diye konuştu.
Türkiye'nin 2015 öncesindeki verilerine göre bin 453 kişinin bu haktan faydalanması gerektiğini aktaran Şiray, "Darbe girişiminden sonraki gözaltı ve tutuklamalar sonucunda sayının 4 binin üzerine çıktığı söyleniyor. Bakanlığın bu yönde bir açıklaması olmuştu. Yani sayının 4 binin üzerinde olduğunu biliyoruz. Türkiye'nin de bu kararlara göre umut hakkını yasallaştırması gerekiyor" diye belirtti.
'SİLAH YAKMA TÖRENİ BARIŞ UMUTLARINI YEŞERTTİ'
Abdullah Öcalan'ın çağrısı sonrası PKK'nin 11 Temmuz'da dünyanın gözü önünde silah yakma töreni gerçekleştirmesini değerlendiren Şiray, "Türkiye'deki halkların barışa olan inancını yükseltti. Aynı hassasiyeti devletten de bekliyoruz. Bu ülkede barışın tesisi için, insanların daha çok acı yaşamaması için, annelerin gözyaşlarının akmaması için bu sürecin barışla taçlandırılması gerekiyor. Bu sürecin barışla taçlandırılması için geçmişle yüzleşmek gerekir. Geçmişte yapılan hataların irdelenip kabul edilmesi gerekiyor. Bu hataların hem maddi hem manevi tazmin edilmesi gerekiyor. Abdullah Öcalan'a Kürt Halkı bir mahpus gözüyle bakmıyor, anladığım kadarıyla devlet te bir mahpus gözüyle bakmıyor. Bu sürecin bir yürütücüsü, bir tarafı olarak görünüyor. Sürecin daha sağlıklı yürüyebilmesi için Abdullah Öcalan'ın koşullarının da düzeltilmesi gerekiyor. Bununla ilgili umut hakkının da gündeme getirilmesi gerekiyor, süreçten bağımsız olarak da gündeme getirilmesi gerekiyor" şeklinde konuştu.
MA / Ozan Bayındır