Sancar: Öcalan’ın koşullarında değişiklik bekliyoruz

ANKARA - Hukuk ve siyaset zeminin güçlenmesi halinde silahın devreden çıkma sürecinin de hızlanacağını belirten İmralı Heyeti üyesi Mithat Sancar, Abdullah Öcalan'ın çalışmalarını elverişli şartlarda yürütmesine yönelik gelişmeler beklediklerini söyledi.  
 
Barış ve Demokratik Toplum Süreci kapsamında Federe Kürdistan Bölgesi'nin Süleymaniye kenti kırsalında bulunan Şikefta Casenê'de 11 Temmuz'da gerçekleşen silah yakma töreninin yankıları sürerken, Meclis'te komisyon kurulması için partiler bir araya geldi. Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi'nin (DEM Parti) de süreç kapsamındaki çalışmaları devam ediyor. DEM Parti İmralı Heyeti, hafta içinde CHP, MHP ve Gelecek Partisi genel başkanlarıyla bir araya gelerek, sürecin geldiği aşamayı ele aldı. Heyetin önümüzdeki günlerde bir kez daha İmralı Adası'na giderek, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile görüşmesi bekleniyor. 
 
İmralı Heyeti üyelerinden Mithat Sancar, süreç kapsamında yaşanan gelişmelere dair Mezopotamya Ajansı'nın (MA) sorularını yanıtladı. 
 
 İmralı Heyeti'ne dahil edildikten sonra 6 Temmuz'da Abdullah Öcalan ile görüştünüz. Bu, Öcalan ile yaptığınız ilk görüşme miydi? Görüşmenin genel hatları neydi? 
 
İlk defa yüz yüze görüşme imkanı doğdu. Gitme durumu netleşince şüphesiz heyecan vardı. Çünkü uzun yıllardır takip ettiğim bir siyasetçi. Her açıdan kendisi ile karşılaşmanın heyecan verici olduğu tahmin edilebilir. Karşılaştığımızda çok sıcak bir hava oluştu. Birbirimizi uzun süredir tanıyormuşuz gibi bir havada karşılaştık, tokalaştık ve sarıldık. Sonra sohbete geçtik. Ondan sonra da 2 buçuk saat kadar süren bir görüşmemiz oldu. 3 arkadaş (İmralı'daki tutsaklar) daha vardı. Bir kısmı eski, bir kısmı yeni arkadaşlardı. Görüşme başlarken kendisi bir özet yapmak istediğini söyledi. İlk defa gidiyordum ben. Oldukça iyi, net, sistematik bir anlatımda bulundu. Yaklaşık 30 dakika belki daha fazla sürdü. Şimdiye kadar yapılanlar ve yapılmak istenenlerle ilgili de fikirlerini bu çerçevede aktardı. Yeni bir aşamaya geldiğimiz vurgusu bu konuşmada vardı. Nedir yeni aşama? Silah bırakma konusu elbette bu sürecin özel bir yanına oluşturuyor. Şu an yaşadığımız süreç dünyada şimdiye kadar gördüğümüz örneklerin hiçbirine benzemiyor. Hepsinde silah bırakma en sonda olurdu. Burada silah bırakma çağrısı ve kararı en başa alındı. Böylece dünya örneklerinde rastlamadığımız bir şema ile karşı karşıya kaldık.
 
 Dünya örneklerinden farklı yeni bir çözüm modeli diyebilir miyiz? 
 
Elbette, yeni bu. Çatışma çözümü ve yeni bir barış süreci modelidir. Dünyada bir benzeri yok. Akademide, siyasette çalışmalar yapmış bir insan olarak söylüyorum.
 
 Bu kimin tercihiydi ve bu tercihi nasıl okumalıyız? 
 
 
 Belli kesimlerin çözüm önünde hep engel olarak gördükleri silah meselesinin en başta çözülmesi sürecin daha geniş çerçevede yürümesini mümkün kılıyor. Stratejik bir tercihtir ve çok güçlü bir dönüşüm potansiyeli içeriyor. 
 
Bence bu Sayın Öcalan’ın tercihiydi. Görüşmede de belirttim; gerçekçi ve son derece radikal bir adımdı. Şartları dikkate alıyor, geleceği kurmak için hangi adımların önce atılmasının daha doğru olacağını değerlendiriyor ve bu tercihi yapıyor. Bu tercih bence esas olarak kendisinin. Mutlaka devlet yetkilileriyle de konuşulmuştur. Ama kendisi bu kararı doğru bulmazsa bu tercihte bulunmazdı. Ben doğru bir tercih olduğunu baştan beri söylüyorum. Böylece bundan sonrasını sadece iki tarafın yürüteceği bir süreç olarak görülmekten çıkardı. Süreci, yani hem çözümü hem çatışmayı bitirmeyi, toplumun bütün güçlerine ve bütün siyasi aktörlerine de havale etmiş oldu. Havale etme kelimesi yanlış anlaşılmasın. Kendisi sorumluluklarını ve burada üzerine düşeni yapmaya devam edecek. Ancak çağrı sadece belli bir kesime değildi. Silahı bırakmayı başa alan bir yaklaşım, çözüm için toplumun bütün demokratik güçlerini ve siyasi aktörleri de bu sürece katılmaya davet eden bir nitelik taşıyor. O nedenle bence çok önemli. Şimdi belli kesimlerin çözüm önünde hep engel olarak gördükleri silah meselesinin en başta çözülmesi, en başa alınması bu açıdan sürecin de daha geniş çerçevede yürümesini mümkün kılıyor. Stratejik bir tercihtir, gerçekçi bir tercihtir ve çok güçlü bir dönüşüm potansiyeli içeren bir tercihtir.
 
Sürecin başından bu yana Abdullah Öcalan’ın koşullarının değiştirilmesi gerektiğine dönük çağrılar yapılıyor. Öcalan’ın ancak bu şekilde sürece aktif bir şekilde katılabileceği vurgulanıyor. Bu talep karşılandı mı, karşılanacak mı?
 
Kendisinin öncelikle talep ettiği şey çalışma ve yaşam şartlarının düzeltilmesidir. Çalışma imkanlarının arttırılması ve iletişim yollarının da genişletilmesidir. Bunu her seferinde söylüyor. Şu anda bu yönde daha hızlı adımlar atılacağına dair beyanlar da görüyoruz.  Açıklamalar da yapılıyor devlet tarafından, hükümet tarafından. Çalışmalarını ve yaşamını daha elverişli şartlarda yürütmesine yönelik düzenlemelerin yapılmasını bekliyoruz yakın zamanda.
 
 Bu düzenleme beklentisine dair bir emare var mı? 
 
Veri var, beyanlar var. Biz de bunu bekliyoruz. Şunun altını çizmekte fayda var. Kendisinin 9 Temmuz'daki video mesajında belirttiği husus, onun altını çizmek gerekiyor. Mealen “Benim özgürlüğüm bireysel bir mesele değildir. Ben şimdi esas olarak toplumun özgürleşmesi için uğraşıyorum. Burada beni şahsen öne çıkarmak doğru değil, ama diğer hedeflerimi, amaçlarımı gerçekleştirebilmem için de çalışma ve iletişim imkanlarımın mutlaka düzeltilmesi gerekiyor” demişti. Bu da işin doğası gereğidir.  Şart ya da pazarlık meselesi değil, sürecin yürümesi için yapılması gereken bir şeydir. Öyle zannediyorum ki yakın zamanda bu konuda gelişmeler olacak.
 
İmralı ziyareti sonrası Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile görüştünüz. Hangi konular gündeme geldi? 
 
Sayın Öcalan, Sayın Cumhurbaşkanı ile yapılacak görüşmeye çok büyük önem verdiğini söyledi. Bunun çok önemli bir görüşme olduğunu söyledi. Elbette orada (İmralı) sohbet ettiğimiz meselelerin ve kendisinin aktardığı meselelerin de paylaşılmasını istiyordu. Sayın Öcalan’ın değerlendirmelerini aktardık. Ayrıca sürecin geldiği aşama ve bundan sonra yapılması gerekenler konusunda da fikirlerimizi söyledik. Sayın Cumhurbaşkanı da dinledi ve biz pazartesi görüşmüştük. Cumartesi günü yapılacak istişare toplantısında önemli mesajlar vereceğini belirtti. 
 
Bizim anlattıklarımızın hepsini dinledi ve herhangi birine de herhangi bir olumsuz karşılık vermedi. Kızılcahaman kampında yaptığı konuşma ile bu sürece sahip çıktı. Bu süreci ilerleteceği yönünde mesajlar içeriyordu. O konuşma da önemliydi. Elbette cumhurbaşkanının kendi üslubu, kendi bakış açısı burada var. Kendi terminolojisi var, ama oradaki o konuşmadaki mesajlar da şimdiye kadar gördüklerimizden ve duyduklarımızdan çok daha ileriydi. Bu nedenle kendisinin bu süreci bundan sonra çok daha görünür ve aktif bir şekilde sahipleneceği sonucunu bu konuşmasından çıkarabiliriz.
 
 Adalet Bakanı Yılmaz Tunç ile de bir görüşme yaptınız. Burada öne çıkan başlıklar neler oldu?  
 
Sürecin silah aşamasından çıkması, hukuk ve siyaset zeminine taşınmasıyla sağlanacaktır. Bunlar birbirine bağlıdır. Hukuk ve siyaset zemini güçlendikçe silahın devreden çıkması süreci de hızlanacak.
 
Adalet Bakanlığı bu sürecin çok kritik bir yerinde duruyor. Çağrı, silah bırakma ve yakma seremonisi. Bütün bunlarla birlikte sürecin artık siyasal ve hukuksal zeminde daha sağlam ilerlemesi için adımlar atmak gerekiyor. Bizim Adalet Bakanı Yılmaz Tunç ile görüşmemizin temeli buydu. Sürecin hukuksal zeminini güçlendirecek adımlar konusunda fikir alışverişinde bulunduk. Önerilerde bulunduk. Kendileri de hazırlıklar yaptıklarını söylediler. Biz de belli önerilerde, ilkesel çerçevede önerilerde bulunduk. Açıkçası olumlu bir görüşmeydi. Önerilerimiz, dile getirdiğimiz sorunlar kendisi ve bakan yardımcıları tarafından not edildi. Bundan sonraki süreçte Adalet Bakanlığı'nın çok daha güçlü bir rol oynaması gerektiğini vurguladık. Kendisi de bu rolü üstlenmek ve yerine getirmek isteğinde olduğunu beyan etti. Sürecin silah aşamasından çıkması hukuk ve siyaset zeminine taşınmasıyla sağlanacaktır. Bunlar birbirine bağlıdır. Hukuk ve siyaset zemini güçlendikçe silahın devreden çıkması süreci de hızlanacak ve daha sağlam yürüyecektir. Böylece sorun artık siyaset ve hukuk zemininin konusu haline gelecektir. Belirleyici olan bundan sonra hukuk ve siyaset olacaktır.
 
Hukuki düzenlemeler noktasında hangi adımlar atılmalı? 
 
Adalet Bakanlığı'na düşen kısımda acil bazı meseleler var. Mesela hasta tutuklu ve hükümlülerin serbest bırakılması, 30 yılını doldurmuş olanların artık sürekli tahliyelerinin ertelenmesinin durdurulması. Herhangi yasal düzenleme gerekmeden atılabilecek adımlar var. Bunların da yapılması sürecin gereğidir zaten. Sadece siyasal değil, aynı zamanda insani bir meseledir. Ama yasal düzenlemeler konusu çok daha kapsamlıdır. Bu konuda elbette Adalet Bakanlığı ve başka birimler hazırlıklar yapacaklardır. Fakat asıl görev Meclis’te kurulacak komisyona düşüyor. Şu an bu yasaların uzlaşmayla, mutabakatla çıkması için komisyonun çalışmaya başlaması gerekiyor. Böylece çıkarılacak yasalar burada tartışılacak. Kamuoyunun da bilgisi dahilinde olacak. Onlar komisyonda görüşüldükten sonra Meclis Genel Kurulu’na gelecek. Önemli yasaları kastediyorum. O zaman sürecin hukuksal zemini daha da güçlenecek. Çünkü Adalet Bakanlığı'nın yasa yapma ihtiyacı yok ama yönetmelikleri ve uygulamayı düzeltme imkanı var. Asıl yasa düzenlemelerin adresi Meclis'tir. Kapsamlı hukuksal düzenlemeler kanunla yapılacaktır. Kanunlar da komisyonda görüşüldükten sonra genel kurula gelecek ve orada bir sonuca ulaşacaktır.
 
 Abdullah Öcalan da komisyona çok önem veriyor. Kurulması da kararlaştırıldı. Nasıl bir komisyon çözüme katkı sunar? 
 
Komisyonun bütün sorunları çözecek bir misyonda olduğunu düşünmek abartılı olur. Bu kadar zor bir meseleyi, bu kadar acı yüklü bir çatışmayı, 100 yıllık bir sorununun çözümünün önünü açmayı, bir anda hemen yapmak çok kolay değil. Ama atılacak adımlar çatışmayı bitirir. Çözümün kanallarını açar. Dolayısıyla çatışma ve çözüm konusunu iç içe alması gereken bir çalışma yürütmelidir. Sanki bu komisyon sadece silahsızlanma için kuruluyormuş gibi bir hava yaratılıyor. Elbette bu komisyonun ele alacağı en öncelikli konu budur. Çok doğal. Çünkü yürümekte olan bir süreçtir silahsızlanma ya da silah bırakma meselesi. Silah bırakma meselesinin ilerleyebilmesi için yapılması gereken düzenlemeler de var. Bu düzenlemelerin de bir an önce komisyonda ele alınması ve bir sonuca bağlanması gerekiyor.
 
Başka hangi konuları ele almalı? 
 
 Silah bitiyorsa siyaset onun yerine geçmelidir. Silahlı mücade içinde bulunmuş insanların entegrasyonu gibi bir mesele var. Siyasal hayata dahil etmek önemlidir. 
 
Eğer silah bitiyorsa siyaset onun yerine geçmelidir. Bu çok mantıksal bir şeydir. Şart olarak öne sürülmesi bile gerekmiyor. İşin doğası gereği böyledir. Siyaseti merkeze alacaksak siyasetin önünü açmak gerekiyor. Siyaset üzerindeki kısıtlamaları ve kıskançları kaldırmak gerekiyor. Özgür, siyasal bir ortam için mutlaka ciddi adımlar atılması gerekiyor. Dünyada da bu böyledir. Bir silahlı mücadele yürüten bir örgüt sadece silahlı mücadeleyi yürütüyor değildir. Bir siyasal amacı vardır kendine göre. Siyasal hedefleri vardır. İnsanlar oraya sadece silahı eline almak için gitmezler. Belli siyasal hedefler için giderler. Siyasal amaçlar için giderler ve genellikle de bu amaçlarının siyasetle gerçekleştiremedikleri inancını taşıdıkları için bu yolu tercih ederler.  Böyle başlamış bir hareketin silah bıraktıktan sonra siyasal amaçlarını da bırakacağını düşünmek işin doğasına aykırı. Oradan gelecek insanların da, silahlı mücadele içinde bulunmuş insanların da elbette entegrasyonu gibi bir mesele var. Fakat sadece entegrasyon sadece günlük yaşama katılmak değil, siyasal hayata da dahil etmek de önemlidir.
 
 Bu konu görüşmelerde konuşuluyor mu? 
 
Bu doğal bir gündemdir. Gündemin doğal bir parçasıdır. Bu sürecin geldiği aşamanın normal bir konusudur. Silah bırakanlar ne olacak? Türkiye'nin de çok fazla olmasa da belli bir tartışma tecrübesi var. Birleşmiş Milletler'in bu konuda standartları var mesela. Çeşitli ülkelerde uygulanmış önerileri var. Yani silah bırakma, entegrasyon. Bunların hepsinin gündemde olması son derece normaldir ve gereklidir. Zaten silahsızlanma süreci komisyonda ele alınacak derken bu konular da hiç şüphe yok ki gündeme gelecek.
 
Devlet ya da iktidarın bu konuya yaklaşımı nasıl? 
 
Bu süreçler zor süreçlerdir. Önemli çatışma örneklerinin yaşandığı ülkelerde bizzat bulundum. Oradaki temel aktörlerle, geçmişte çok önemli rol üstelmiş aktörlerle uzun uzun görüşmeler yaptım. Hep şunu söylerler; zordur bu süreçler. Ki birçok örnek buraya göre daha kolay kalıyor. Bizim sorunumuza göre daha kolay kalıyor. Çünkü Kürt sorunu 100 yılı aşan bir geçmişe sahip. Çatışma 40 yılı aşan bir süreye varıldı. Bütün bunları çözmek için gerçekten temel şey güvenceleri adım adım oluşturmaktır. Elbette belli bir sabır gerekiyor. Bu sabır "Her şeyi işte aman acele etmeyelim, olmasın, dile getirmeyelim" şeklinde anlaşılmamalı. Elbette bazı konularda taraflar arasında anlaşmazlıklar, farklılıklar olacak. Devlet ve bir örgüt bir süreç içinde yer alıyorsa her birinin kendine göre farklı amaçları vardır. Önemli olan burada ortak amacı toplumsal bir destekle ortaya çıkarmaktır. Ortak amaç nedir? Barış. Ortak amaç nedir? Barıştan demokrasiye açılan yolları örmek. Şimdi buraya odaklandığımızda bazı zor görünen meselelerin aşılması da daha kolaylaşacak. Belki de daha da hızlanacaktır.  
 
 Bu süreçler kolay yürümez. Toplumsal katılım, siyasal destek ve siyasal mücadele de gerekiyor. Hepsi bir arada olmak zorunda. Siyasal mücadele ve toplumsal destek çok hayati. 
 
Ama bu süreçler kolay yürümez. Sadece tarafların görüşmelerinin sonucuyla da çözülmez. Toplumsal katılım, siyasal destek ve siyasal mücadele de gerekiyor. Hepsi bir arada olmak zorunda. Meclis'e sorunu getirdiğinizde farklı bakan aktörlerin aynı zeminde buluşmasını da sağlamış oluyorsunuz. Şimdi o müzakere artık iki taraf arasında değil, çoklu bir müzakereye dönüşecek. Aynı zamanda toplum izleyecek. O zaman toplumla müzakere edeceğiz. Yani siyasal çözüm aynı zamanda siyasal mücadele gerektirir. Devletler kendilerine göre belli şeyleri yapmak istemeyebilirler. Geciktirmek, zamana yaymak isteyebilirler. Bunlar hepsi karşılaşılan meselelerdir diğer dünya örneklerinde. Ama bu çoklu dinamikleri bir arada düşünerek süreci değerlendirdiğimizde “Devlet şunu yapsın, devlet bunu yapsın” ile sınırlı bir bakışın sağlıklı olmadığını görebiliriz. Nitekim Sayın Öcalan da bunu çok açık dile getiriyor. Elbette devletten talepler olacak ve devletin yükümlülükleri var. Böyle bir önemli süreç yürüyorsa bu kadar yetkisi imkanı olan bir güç olarak devletin sorumlulukları da çok önemli. Fakat bütün her şeyi devletten talep ederek ve o yapmadığında da "İşte olmuyor" diyerek süreç yürütülemiyor. Bunun için siyasal mücadele, toplumsal destek çok hayatı önem taşıyor.
 
 
Devletin adım atmaması nedeniyle toplumda bir güvensizlik de söz konusu. Bu güvensizliği ortadan kaldırmak için ne yapmak gerekiyor?
 
Bu elbette kolay değil; birden bire her şeyi kaygısız ve endişesiz sahiplenmek. Ama benim okuduğum araştırmalar ciddiye alınacak araştırmalar. Mesela Kürt toplumunda süreç başlarken destek yüzde 50'ler civarındayken ya da biraz daha altındayken son araştırmalar yüzde 80'in üstünde bir destek olduğunu gösteriyor. Ciddiye aldığım araştırmalar Türkiye genelinde yüzde 69-70 bandına ulaştığınızı gösteriyor. Fakat önemli bir nokta var. Sürece destekle sürece güven aynı oranda değil. Yani destek var, yüksek. Fakat güven destekten daha aşağıda. Şimdi güveni destekle başa baş getirmemiz gerekiyor. O zaman süreç gerçekten ayakları yere basarak daha hızlı ilerleyecektir. Peki güveni oluşturmak için ne yapmak gerekiyor? Öncelikle güvenceler yaratmak gerekiyor. Yani güven sadece bir niyetle yaratılamıyor.
 
Güven sadece bir niyet veya bir duygu meselesi değildir. Güven, somut adımların ve olguların bir ürünü olarak gelişir. Eğer güvenceler oluşur, barış yoluna uygun adımlar atılırsa güven de artar. Kürt toplumunda kaygılar farklı, batıda da kaygılar var. Orada destek daha düşük görünüyor. O kaygıları giderecek yolları aramamız gerekiyor. Devlete de, iktidara da, bizlere de sorumluluk düşüyor. Kaygıların bir kısmı, daha doğrusu itirazların bir kısmı direnç şeklinde ortaya çıkıyor. Süreci istemiyor. Onlar ideolojik veya başka nedenlerden ötürü çok katı bir direnç gösterebilirler. Olacaktır da. Fakat bunun dışında kalanların kaygılarını, endişelerini ciddiye almak gerekiyor. Ne yolla giderileceği konusunda da fikir ve siyaset üretmek lazım. Şimdi devlete düşen güvencelerle güveni yükseltmek, demokratik mekanizmalarla katılımı mümkün hale getirip o desteği güvenle eşit noktalara yaklaştırmak; bizlere de düşen siyasal mücadeleyi her alanda bu doğrultuda yoğunlaştırmak. Eğer bunları bir arada yapabilirsek o zaman güven de artacaktır. Tökezlemeler, tıkanmalar yaşanabilir bu tür süreçlerde. Ama demokratik mekanizmalar ve hukuksal güvenceler oluşturulursa ortaya çıkabilecek tökezlemeler de, tıkanmalar da, hatta krizler de aşılabilir. Eğer hukuksal güvenceleri ve demokratik mekanizmaları sağlam kurmazsanız küçük meseleler bile kriz haline gelebilir. O nedenle krizleri önlemenin en etkili yolu hukuksal güvenceler, demokratik mekanizmalar birlikteliğidir.
 
 “Demokratik entegrasyon” konusu da görüşmelerde gündeme geldi mi? 
 
Görüşmemizdeki gündem maddelerinden biri buydu ama süre azdı. Bir sonraki görüşmed ayrıntıları konuşacağız. Demokratik entegrasyonu iki boyutlu ele almak gerekir. Dar boyutu; bugüne kadar PKK'de yer almış insanların -ister doğrudan alanda silahlı mücadelede, ister yurtdışında, sürgünde ya da cezaevinde- toplumla demokratik bütünleşmesi olarak anlaşılmalı. Bu elbette öncelikle hukuk yoluyla olacak. Ama sadece hukuk yetmiyor, hukuk ön şarttır. Yani hukuku güvence oluşturulmadan zaten olmuyor. Hukuki güvenceyi oluşturduktan sonra diğer boyutları var. Bunun toplumsal boyutu var, ekonomik boyutu var, psikolojik boyutu var, başka boyutları da var. Bütün bunları bir arada ele almak gerekiyor. Siyasi boyutu da var. Silah bırakıldıktan sonra esas olarak siyasal alana geçişin imkanlarını ve şartlarını yaratmak da gerekiyor. Hukuk ve siyaset tam da burada bütünleşiyor. Ki Sayın Öcalan bu ikisinin birlikteliğine özel vurgu yapıyor. Bizim sohbetimizde de bunlar konuşuldu. Diğer yanı Kürt sorunun çözümüne ilişkin kendi modelinin, fikriyatının içinde yer alıyor zaten. Yani “Demokratik Ulus” çözümünün başka tür bir ifadesi de olarak da anlaşılabilir demokratik entegrasyon.  
 
 Toplumsal yönü “Demokratik Ulus” perspektifiyle mi olacak?
 
Elbette, bir sistem meselesi. Geniş anlamda demokratik entegrasyon dediğimiz şey demokratik ulus modelinin pratikte hayata geçirilmesi meselesidir. Bu ayrıntıları daha sonra konuşuruz, ama bu iki boyutunu ayrı düşünmemek gerekiyor. İkinci boyutu siyasal projenin, siyasal öngörünün ve fikriyatın da zaten özünü oluşturuyor.
 
Bu son derece önemli bir çözüm önerisidir. Çok değerlidir. Ben baştan bu yanda, siyasete girmeden önce de bu çoğulcu, demokratik yapının kurulmasını savunan bir insanım. Yani insanların kimliklerinin özgür olması, kendi iradeleriyle kendi kimliklerini yaşamaları, kendi iradelerini yaşadıkları alanlarda gerçekleştirebilmeleri ve dediğim gibi özgürlükler… Özgür insan, özgür toplum. Geniş bir meseledir. Sayın Öcalan'ın Demokratik Ulus, Demokratik Koonfederalizm tezlerini ve yazılarını bilenler zaten bunun içeriğiyle ilgili yeterince fikre sahiptirler. Şimdi bunlar somut olarak gündeme geliyor. Bunları kabul ettirmek siyasal mücadelenin, demokratik siyasetin görevidir. Yani bunları hayata geçirecek geniş toplumsal hareketlilik, mücadele ve siyasal çalışma.
 
 Abdullah Öcalan’ın “Kardeşlik hukuku düzleminde yeni bir toplumsal sözleşmeye ihtiyaç var” önerisi var. Bu sözleşme nasıl olmalı? 
 
Şimdi sözleşme iki türlü anlaşılmalı. Dediğim gibi henüz bunu da ayrıntıda konuşmadık. Son görüşmede değindik fakat bunu da bir sonraki görüşmede ya da daha sonraki görüşmelerimizde daha uzun konuşacağımızı karşılıklı beyan ettik. Şunu söyleyeyim; sözleşme bazen dar anlamda anlaşılıyor. Bir anayasa ya da bir yasa gibi anlaşılıyor. Oysa sözleşme doğrudan bir metne dökülmeden de siyasal ve toplumsal olarak kurulabilecek bir ilişki sistemidir. Kardeşlik sözleşmesi ya da hukuku derken benim anladığım Sayın Öcalan bunu kast ediyor. Anayasa bunun bir parçasıdır.
 
Teknik bir parçası mıdır?
 
Teknik ya da siyasal teknik diyelim. Elbette anayasa da siyasi metindir. Fakat kardeşlik hukuku ve buna dayalı sözleşme derken çok daha geniş bir şeyi kastediyor. Türklük Sözleşmesi çok konuşuluyor ya o yazılı bir şey değil. Yazılı metinlerde var olan unsurlarını görebiliriz. Fakat o sözleşme oturulmuş, yazılmış, böyle bütünlüklü hale getirilmiş değil. Siyasal bir proje olarak görüyor. Şimdi bunun yerine bir kardeşlik sözleşmesi gerekiyor.  Kardeşlik sözleşmesi ya da kardeşlik hukuku, bunu sağlayacak sözleşme, toplumsal ilişkiler sistemini dönüştürmeyi ifade ediyor. Ve çok boyutludur. Anayasa bunun bir parçasıdır.
 
Bir barış hukuku gerekiyor. Barış sözleşmesi gerekiyor. Bir "Demokratik Kardeşlik Sözleşmesi" gerekiyor. İlerleyen zamanlarda bunlara başka terimler de ekleyebiliriz ama önümüzde duran önemli duraklar ve dönemeçler bunlardır. Bu istasyonlar çok kritik öneme sahiptir geleceğin belirlenmesi açısından.
 
 Bahsettiğiniz sözleşmeye karşı bir direnç ortaya çıkar mı? 
 
Ben Türkiye toplumunun böyle bir sözleşmeye büyük bir direnç göstereceği varsayımını çok doğru bulmuyorum. Özgür iradenin ortaya çıkabileceği şartlarda bu söylediğimiz sözleşmelerin Türkiye toplumunun önemli bir kesiminde kabul göreceği inancındayım. Ben bu ülkede kardeşlik hukuku üzerine bir toplumsal sözleşmeye çok büyük bir direnç olacağını düşünmüyorum. 
 
 İktidar çözüm noktasında CHP ve diğer siyasi partileri öteliyor gibi. CHP’siz bir çözüm olur mu? CHP ve diğer muhalefet partilerin bu sürece katılımı ve yaklaşımı ne şekilde olmalı?
 
 Toplumu ayrıştıran politikalar barışı çok sıkıntılı bir yola sokar. CHP'nin bu sürecin dışında bırakılması bu sürecin yürümesini engeller. CHP parti olarak değil, sosyoloji olarak da düşünülmeli. 
 
Savaş, örgütlü ve kararlı azınlıklarla yürütülebilir. Barış, sadece büyük toplumsal sağ çoğunluklarla yapılabilir. Dolayısıyla toplumu ayrıştıran, kutuplaştıran politikalar böyle zor bir meselede barışı da çok sıkıntılı bir yola sokar. Zorlaştırır. Toplumsal çoğunluk çözümün zeminini de çok güçlendirir. CHP'nin bu sürecin dışında bırakılması bu sürecin yürümesini engeller. CHP parti olarak değil, sosyoloji olarak da düşünülmeli. CHP sadece bugünkü bir oluşum olarak değil, bir siyasal tarih olarak da düşünülmeli ve Türkiye toplumunda da bunun önemli bir yer tuttuğu görülmeli. Dolayısıyla şu ana kadar CHP yönetiminin, özellikle Özgür Özel'in şahsında izlediği yol çok değerli. Bütün bu kuşatılmaya ve baskıya rağmen kendi çerçevelerinde tutarlı bir şekilde barışı destekliyorlar. Barış konusunda üzerlerine düşeni yapacaklarını söylüyorlar. Bu çok değerlidir. İktidarın uygulamalarını kabul etmek mümkün değil bu çerçevede. Ama iktidar bunu yapıyor diye CHP'nin de "bu sürece destek vermiyorum" dememesinin ne kadar önemli olduğunu da hepimiz görmeliyiz. Barışa ve demokrasiye ancak en geniş ortaklıklarla ulaşılabilir. Bizim şimdi bu ortaklıkları yaratacak siyasal yöntemlere ve siyasal anlatıya ihtiyacımız vardır. Bu anlatıyı tek tarafın oluşturması söz konusu değil, doğru değil. Ortak anlatı, ortak üretimdir. Şimdi biz ortak üretimle siyasal yöntem ve gelecek anlatısı üreterek, barışa ve demokrasiye yürüme hükümlülüğü sorumluluğu altındayız. Zor bir süreç, zor bir dönem ama başarmak zorundayız. Ben başaracağımıza inanıyorum.
 
MA / Mehmet Aslan

Diğer başlıklar

14:36 AKP ve MİT Başkanı Kalın'ın görüşmesi başladı
14:14 Kurtulmuş ile Bahçeli görüşmesi başladı
13:45 18 ülkeye mektup: Êzîdi soykırımını tanıyın
13:33 Erdoğan: Meclis zemininde ilerlemenin yaşandığına şahitlik edeceksiniz
13:29 CHP, savcı Gürlek'i şikayet etti
13:28 53 yıllık Türkiye-Irak petrol anlaşması sona eriyor
13:25 Irak başbakanı ile parlamento başkanı bir araya geldi
13:21 Araştırma: Ormanlar yok edildikçe iklim felaketi büyüyor
13:18 Federe Kürdistan Bölgesi’nde maaşlar 82 gündür ödenmiyor
12:54 MİT Başkanı Kalın’dan Bahçeli'ye ziyaret
12:43 Honduras halkından Öcalan'a: Fikirlerinizden büyük ilham alıyoruz
12:16 Bangladeş'te savaş uçağı üniversite kampüsüne düştü
11:10 Uşak'ta yangın 2'nci gününde söndürüldü
10:49 Avrupa'da 'Öcalan'a özgürlük' yürüyüşü düzenlenecek
10:43 Halide Türkoğlu: Özgür ve eşit yaşamı inşa edeceğiz
10:39 Toplatılan sokak hayvanları sıcaktan öldü
10:36 MİT Başkanı Kalın DEM Parti’yi ziyaret edecek
10:35 40 yıllık gölet kurudu binlerce balık öldü
10:25 30 yıllık tutsağın tahliyesi 2’nci kez engellendi
09:33 Avusturya Komünist Partisi sözcüsü: Kürtlerin barış girişimi desteklenmeli
09:24 Kadınlar örgütlülüklerini büyüterek sürece katılacak
09:23 Bolu Cezaevi’nde 35 tutsağın tahliyesi engellendi
09:20 Çerkesler komisyonda yer almak istiyor
09:17 İmza kampanyası: Sürece dahil olmak istiyoruz
09:16 Federe Kürdistan'de 9 aydır hükümet kurulamıyor
09:15 Êlih'te halkın sürece dair talepleri
09:14 Pasûr’un köylerinde yol ve su sorunu
09:13 Bunaltıcı sıcaklarda ava sûsê ile serinliyorlar
09:08 Yaşamadığı acı, görmediği ihlal kalmadı: Eşit olmak istiyoruz
09:05 Sancar: Öcalan’ın koşullarında değişiklik bekliyoruz
09:00 21 TEMMUZ 2025 GÜNDEMİ
08:34 Gözaltındaki gençler adliyeye sevk edilecek
20/07/2025
23:06 Sakarya'da orman yangını
22:50 İBB soruşturmasında gözaltı sayısı arttı
22:46 Kadınlar takas pazarı kurdu
22:15 Fidan, Şeybani ve Barrack'la görüştü
21:34 Halk toplantılarında Öcalan’ın görüntülü çağrısı izletildi
21:16 Barrack'tan 'uzlaşı' açıklaması
20:26 Yolcu otobüsü dağ yamacına çarptı: 4 ölü
20:15 Çevrecilerden 'talan yasası'na karşı mücadele çağrısı
20:08 Ankara'da Pirsûs Katliamı yürüyüşüne polis saldırısı
20:05 İstanbul'da yürüyüş: Rojava yaşadıkça 33'ler de yaşayacak
19:21 Halkevci Kadınlar'a süreç ziyareti
19:13 İran'dan YRK'ye saldırı
17:58 Êzidîlerden 7 maddelik sonuç bildirgesi
17:00 Bayındır: Yeni dönemde daha fazla örgütleneceğiz
16:39 Zorê Çayı'nda yapılacak HES’e karşı yürüyüş
16:30 Çesen ve Gözeten için 7 yıl sonra taziye
16:13 Nisêbîn’de şüpheli kadın ölümü
15:49 İsrail'den yardım bekleyen Filistinlilere saldırı: 73 ölü
14:17 Birçok kentte anma: Düşleri yarım kalmadı
13:56 Tülay Hatimoğulları: Barışın önünü açmak için yüzleşmeliyiz
13:27 Uşak ve Afyon'da yangın
13:14 ‘Analar Çalıştayı’ sonuç bildirgesi: Yeniden inşa görevi önümüzde
12:09 İzmir'de kadın katliamı
11:47 33 'Düş Yolcusu' anması: Failler yargılanmalı
10:20 İstanbul'da 4 gecekondu yandı
09:32 Tarihi tören Jin derginin kapağında
09:06 Emekliler Yargıtay kararına tepkili: Nasıl geçineceğiz?
09:04 Newala Qoriyê ziyaretçilerin çöpleriyle kirleniyor
09:03 Yasak ve göç dayatmasına rağmen Sûr'u terk etmedi
09:02 Polis karnına tekme atmıştı: Bebeğim doğmadan devlet şiddetiyle karşılaştı
09:02 Tarihi töreni izleyen Arı: İnkar ve asimilasyon son bulmalı
09:01 Kıbrıs'ta 51 yıldır statüsüzlük dayatılıyor
09:00 Kobanê yolunda bir Düş Yolcusu: Hogir
09:00 20 TEMMUZ 2025 GÜNDEMİ
08:46 Süveyda'ya saldıran DAİŞ'liler canlı yayında!
19/07/2025
23:30 Siweyda'nın Erîqa köyünde çatışmalar yaşanıyor
23:06 Qamişlo’da 19 Temmuz devriminin yıldönümü kutlandı
22:57 Pedersen: Siweyda için çözüm yeni anayasadır
22:51 Zelenski'den Rusya'ya üçüncü tur müzakere teklifi
22:45 Gelecek Partisi'nden 2 milletvekili istifa etti
22:36 Maden yasasına karşı 'yaşam nöbeti' başlatıldı
22:20 'Barış İnşasında Ölüye Saygı ve Adalet Talebi' paneli düzenlenecek
22:13 Tülay Hatimoğulları: Eşit yurttaşlık hakkı tanımlanana dek bu mücadelemiz ortaktır
21:59 Şirnex'te halk buluşması: Öcalan tecritte olmasına rağmen mücadeleyi büyüttü
21:45 Amed'de Rojava Devrimi kutlaması
21:17 Siweyda'da halk insani krizle karşı karşıya
20:34 Eskişehirliler asgari ücrete zam istedi
19:04 İki kez infazı yakılan tutsak tahliye oldu
18:23 Çiğdem Kılıçgün Uçar: Yeni bir yüzyılı birlikte kurmanın yöntemini bulacağız
17:49 Eskişehir'de iş cinayeti
17:44 Zeytinliklere dair kanun teklifi Meclis'ten geçti
17:30 Ateşkese rağmen Siweyda’ya yönelik saldırılar sürüyor
17:08 ‘Analar Çalıştayı’nda Suriye’deki Alevi ve Düzilere destek çağrısı
17:05 SOHR: 13 Temmuz’dan bu yana 940 kişi öldü
16:55 DİSK Basın-İş ‘Freelance Emek Çalıştayı’ düzenleyecek
16:14 Hekimlerin öncülüğünde ‘süreç’ için imza kampanyası
16:12 Sine Cezaevi’ndeki 3 Kürt açlık grevine başladı
16:04 Kadınlardan Suriye'deki Alevi ve kadınlara yönelik soykırıma karşı mücadele çağrısı
16:00 Hasta tutsaklar Çalık ve Elbi için tahliye çağrısı
15:53 Ayşe Tokyaz’ın katledilmesiyle ilgili bir polis gözaltına alındı
15:22 Altan Öymen hayatını kaybetti
15:20 Kürtçe müzik dinleyen aileye polisin ateş açtığı görüntü ortaya çıktı
14:53 Wan Ekoloji Meclisi kuruluşunu ilan etti: Öcalan’ın ektiği barış tohumu umut oldu
14:37 Zeytinliklere dair kanun teklifi Genel Kurul’da görüşülüyor
14:31 Wan’da kurulan taziyelere kitlesel ziyaret
14:19 Dürzi kadından QSD'ye çağrı: Koridor açın
13:51 İsrail ve Suriye geçiş hükümeti ateşkes konusunda anlaştı
13:47 Kayıp yakınları 4 kentte adalet talep etti
13:29 DAD’tan çalıştay: Analar hakikatin taşıyıcısıdır
13:09 33 yıl önce kaybettirilen Hasan Gülünay için adalet istediler
12:43 Riha'da gazetecilerle süreç toplantısı
12:38 DEM Parti Kadın Meclisi Bursa’da kadınlarla buluştu
12:33 Koğuşuna kamera takılan tutsak Adalet Bakanlığı'na dava açtı
12:14 HDK’den ‘Rojava’ açıklaması: Özerk Yönetim tanınmalı
11:09 MKG Ayfer Serçe'yi andı: Kalemi yazmaya devam ediyor
10:56 Kongra Star’dan 19 Temmuz açıklaması: Yeni tehditlere karşı öz savunmayı güçlendirelim
10:51 Husiler’den İsrail’e saldırı
10:40 Cemil Bayık'tan iktidara çağrı: Demokratik siyaseti esas alın
09:50 Şiddet ve tehdide maruz kalan hasta tutsağa hücre cezası
09:15 Altın fiyatı yükseldikçe imitasyona yönelim arttı
09:09 Ankara'nın kültürel hafızası yıkıldı
09:07 Pirsûs Katliamı: Türkiye demokratikleşecekse failler ortaya çıkarılsın
09:06 Sümeyye Boz: Öcalan'ın özgür çalışma ve yaşam koşulları sağlanmalı
09:04 Kaya: Entegrasyon için hızlıca yasal düzenlemeler yapılmalı
09:03 Riha’da kadınlar ilk ‘takas’ pazarını kuracak
09:02 Tek gayeleri sürecin başarıya ulaşması: Herkes çaba göstermeli
09:01 33 'Düş Yolcusu'nun aileleri 10 yıldır adalet mücadelesinde
09:00 19 TEMMUZ 2025 GÜNDEMİ
18/07/2025
23:52 CHP kurultayı davası AYM’ye taşındı
23:24 Halk, katılımcı bütçe toplantısında taleplerini dile getirdi
23:19 Suriye geçiş hükümeti ateşkesi reddetti
23:13 DEM Parti: Mahkeme açıkça suç işliyor
22:41 DEM Parti ve CHP'den Kobanê Davası'ndaki tahliye talebinin reddine tepki
22:18 Akdeniz'de 4.1 büyüklüğünde deprem
21:22 Barış mücadelesinde meslek örgütlerinin rolü tartışıldı
20:33 ATK'den Murat Çalık'ın tetkiklerinin tekrar yapılması yönünde karar
20:19 İzBB'de eylemler sonuç verdi: İşçiler geri alınacak
20:12 Ankara’da sel: Yurttaşlar mahsur kaldı
20:08 Özerk Yönetim: Devrimin kazanımlarını koruyalım
20:04 Gever’de farklı tarihlerde tahliye edilenlere kitlesel ziyaret
19:57 Mêrdîn’de DEDAŞ tepkisi: Halka zulüm yapılıyor
19:49 Kobanê Davası tutsaklarının tahliye başvurusu reddedildi
19:32 İzBB işçileri belediyenin kapısına dayandı
19:28 Kayyıma rağmen beşinci kez toplandılar: Sürece her kesim destek vermeli
19:13 Erdoğan'dan Putin'le telefon görüşmesi
19:07 Êlih Emek ve Demokrasi Platformu: Kayyım, imar planını gizlemeye çalışıyor
18:52 Bahçeli: İmralı açıklaması sonuç vermiştir
18:24 85 yaşındaki tutsak Güler cezaevinden çıktı
17:49 Elazığ Cezaevi önünde işkence protestosu
17:47 Erdoğan'dan süreç açıklaması
17:34 Çiğdem Kılıçgün Uçar: Tüm siyasi partiler sürece dahil olmalı
17:21 Meletî'de kimyasal madde üreten fabrikada patlama
17:10 Elbak’ta halk buluşması: Direnişle kendimizi tüm dünyaya tanıttık
16:56 Aydın'da Alevi buluşması: Silah bırakanlara güvence verilmeli
16:33 Çocuklara dışkı yedirildi, bakanlık 'korumaya' gerek duymadı!
16:10 Amed'de kadın buluşmaları başladı
15:41 Munzur Festivali'nin programı açıklandı
15:38 Marmara cezaevleri raporu: 3 ayda bin 351 hak ihlali