ANKARA - DEM Parti Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu Eşsözcüsü Öztürk Türkdoğan, Abdullah Öcalan'ın özel kanunla bir komisyon kurulması yönünde önerisi olduğunu aktararak, “Cumhuriyetin demokratikleşmesine giden bir sürecin örülmesi gerekiyor” dedi.
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat’ta yaptığı “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı” ile PKK 12. Kongresi'nde aldığı kararlar gündemdeki yerini korurken, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'den Meclis'te komisyon kurulması yönünde çağrı geldi. Bahçeli, tüm partilerin katılımıyla "Milli Birlik ve Dayanışma Komisyonu" kurulması çağrısı yaptı.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu Eşsözcüsü Öztürk Türkdoğan, son yaşanan gelişmeler ve Bahçeli’nin komisyon önerisine dair Mezopotamya Ajansı’nın (MA) sorularını yanıtladı.
Öcalan’ın çağrısı ve PKK’nin kongre kararları tartışılmaya devam ederken, Bahçeli'den de art arda açıklamalar geliyor. Bahçeli'nin “Barış tek kanatlı kuş değildir” açıklaması dikkat çekici. Öcalan ve PKK’nin adımları "barışın bir kanadı" olarak görülürken, diğer "kanat"a dair henüz bir netlik yok. Bu diğer "kanat" ne olmalı?
Tabii ki de diğer kanat devletin ve siyasi iktidarın atacağı adımlardan oluşacak. Bunlar gereklilik. Bu süreci Sayın Öcalan 'Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı' yaparak başlattı. Örgütü de Sayın Öcalan'ın başlattığı çağrının gereğini yerine getirdi. Şimdi devlet ve iktidar bu sürecin ilerlemesi için gereklilikleri yerine getirecek. Bu da siyasi ve hukuki zeminde atılması gereken adımlardır.
Meclis'e nasıl bir rol ve misyon düşüyor?
Bunu iki yönlü düşünmek lazım. Birincisi, elbette Meclis'te bir komisyon kurulması. Bu öneri Sayın Öcalan'ın gerek Aralık ayında giden heyetimize gerekse partilere gönderdiği mesajlarda açık bir şekilde yer alıyordu. Meclis'te bir komisyon kurulması ve Kürt sorununun Meclis’te konuşularak çözülmesi önerisi en başından beri vardı. Yani çağrıdan önce de heyetimiz vasıtasıyla Sayın Öcalan siyasi partilere böyle bir mesaj göndermişti.
Öcalan'ın komisyonun nasıl oluşturulacağına dair bir önerisi var mı?
Abdullah Öcalan, komisyonun oluşumuna dair tüm partilerin katılım sağlaması gerektiğini ifade etmişti. Bu noktada Bahçeli’nin önerisi paralellik arz ediyor. Zira Meclis’te bulunan partilerin komisyona katılması son derece önemli. Çünkü toplumun ezici çoğunluğunu temsil eden siyasi anlayışların temsilcileri Meclis’te yer alıyor. Bu nedenle barışın toplumsallaşması açısından partilerin yer alacağı bir komisyon büyük önem taşıyor. Komisyonda, grubu bulunan siyasi partilerin oy oranlarına göre temsil edilmesi, komisyonun çalışarak hazırlayacağı yasa tekliflerini Meclis’e sunması ve çeşitli siyasi konuları tartışarak toplumu bu sürece dahil etmesi gerekiyor. Dünyada bunun pek çok örneği mevcut. Çatışma çözümü yaşamış hemen hemen her ülkede, Meclis’te bu tür komisyonlar kurulmuştur ve bu komisyonlar önemli işlevler üstlenmiştir. Dolayısıyla bu öneriyi önemsemek ve ciddiye almak gerekiyor.
Kurulacak komisyonun ilk gündem maddeleri ne olmalı sizce?
Siyasi ve hasta mahpuslar tahliye edilmeli. İnfazdaki eşitsizlikler giderilmeli. Cumhuriyetin demokratikleştirilmesine giden bir sürecin örülmesi gerekiyor.
Siyasi mahpusları tahliye etmek, hasta mahpusları tahliye etmek, infazdaki ayrımcılıkları ve eşitsizlikleri gidermek lazım. İnfaz yakma uygulamalarına son vermek lazım. Elbette ki komisyon kurulur kurulmaz bu komisyonun konuşup hayata geçireceği çok konu olacaktır. Dolayısıyla Meclis Başkanının yöneteceği böylesi bir komisyon önemli işlevler görebilir. Çünkü Sayın Öcalan barış ve demokratik toplumun inşasından bahsediyor. Son görüşmede de heyetimize yeni bir kardeşlik hukukundan, yeni bir sözleşmeden bahsediyor. Dolayısıyla Türkiye'deki insanların bu yeni dönemi daha derinlikli olarak düşünüp, tartışıp ve kavraması gerekiyor. Cumhuriyetin demokratikleştirilmesi, demokratik cumhuriyete eşit yurttaşlık temelinde giden bir sürecin yeniden örülmesi gerekiyor. Bu oldukça önemlidir.
Öcalan, son görüşmede "kardeşlik hukuku üzerinde bir yeni sözleşmeye ihtiyaç olduğunu" vurguladı. Öcalan "yeni sözleşme" mesajıyla neye işaret ediyor?
Yeni sözleşme demek, en nihayetinde bunu yeni anayasa ile taçlandırmak demektir. Önce bunun toplumsal barış kısmını gerçekleştireceğiz. Önce negatif barış; PKK’nin silah bırakması ve çatışmaların bitmesi negatif barış. Sonra pozitif barış. Yani barışın toplumsallaştırılması, bu kutuplaştırmanın sona erdirilmesi, karşılıklı olarak empati kurulması, ziyaretler yapılması, herkesin birbirinin acısını anlaması, yasına saygı duyması, sevincine ortak olması gibi pek çok şey. Barışın toplumsallaştırılması aşamasından sonra demokratikleşme aşaması gelir. Bu demokratikleşme aşaması küçük adımlarla başlar. En nihayetinde yeni bir toplum sözleşmesiyle, yani yeni bir anayasayla nihayete erer. Ama şu anda henüz daha başındayız. Negatif barış aşamasındayız. Yavaş yavaş barışın toplumsallaştırılması, pozitif barış ve demokratik ve en nihayetinde bütün bu süreci zirveye ulaştıracak olan şey uzlaşıya dayalı yeni bir anayasadır.
Bahçeli, komisyonun içeriği ve yapısına dair kimi öneriler de sıraladı. Size göre yetki alanı ve çalışma biçimi açısından nasıl bir komisyon kurulmalı?
Özel bir kanunla, çalışma biçimi belirlenmiş bir komisyon kurulmalı. Sayın Öcalan da bu yönde bir Meclis komisyonu kurulmasını istemişti.
Şu anda Meclis kararıyla ancak Araştırma Komisyonu kurulabiliyor. Araştırma komisyonları bu işlevi yerine getirecek özelliklere sahip değil. Devlet Bahçeli’nin önerdiği komisyonun görevini mevcut araştırma komisyonları veya daimi ihtisas komisyonları yapamaz. De facto bir komisyon kurulsa bile, bu komisyonun kararları bağlayıcı olmaz ve kuralları olmaz. Bu nedenle, özel bir kanunla, ihtisas komisyonu niteliğine sahip, çerçevesi çizilmiş, katılımcıları ve çalışma biçimi belirlenmiş bir komisyon kurulması en doğru olanıdır. Nitekim Sayın Öcalan da bu yönde bir Meclis komisyonu kurulmasını istemişti. Ayrıca birkaç hafta önce Eş Genel Başkanımız Tuncer Bakırhan da grup konuşmasında bu öneriyi dile getirmişti. Yani böyle bir komisyonun özel kanunla kurulması en doğru olanıdır.
Komisyonun kurulması halinde salt çoğunluğu elinde bulunduran partilerde "istediğimi yaparım" anlayışı gelişir mi? Böylesi bir anlayışın ortaya çıkması halinde sonuç alınabilir mi?
Sayın Öcalan, 27 Şubat’ta çağrısını yaptığında ortada ne bir güvence vardı ne de bir yasal düzenleme. Bu nedenle bu sosyolojik bir süreç. Burada Sayın Öcalan’ın çizdiği çerçeve ve Devlet Bahçeli’nin söylemleri çok önemli. Çünkü sosyolojik olarak bu adımlar atılmak zorunda. Yeni Türkiye, Demokratik Türkiye, Türkiye Yüzyılı ya da Demokratik Cumhuriyet... Adı ne olursa olsun, basit hukuki oyunlarla 'çoğunluk bende istediğimi yaparım' anlayışıyla zaten bir yere varamazsınız. 'İstediğimi yaparım' demek süreci tıkar. "Ben çoğunluğum istediğimi yaparım” derseniz zaten niye böyle bir komisyon önerirsiniz? Bence burada meselenin çözümünden yana olanlar ortak bir zeminde uzlaşmak zorunda olduklarını biliyorlar. Çünkü yeni bir kardeşlik hukukunu inşa etmek demek, artık kardeşlerin birbirine güvenmesini gerektirir. Hem Kürt tarafı, hem devlet, hem siyasi iktidar, hem de Meclis'teki partiler bu sürecin başarılı olmasını istiyor. O halde çok küçük detaylara takılmamak gerekir. Bir de bu tarz komisyonların çalışabilmesi için salt çoğunlukla karar alma yöntemi dışında bir yöntem yok. Eğer bunu nitelikli çoğunlukta yaparsanız, parti rekabetine kurban gidersiniz. Ben böylesi bir işlevi olan bir komisyonun açıkçası çalışma yöntemi konusunda anlaşılabilir bir şey olduğunu söylüyorum.
Bu görüşünüzü desteler nitelikte örnekler var mı?
2012'deki Meclis Uzlaşma Komisyonu’nda oy birliği kriteri, kuralı vardı. Oy birliğiyle ancak kişisel haklar noktasında 60 maddede uzlaşıldı. Ondan sonraki maddelerde uzlaşamadıkları için komisyon dağılıp gitti. Şunu anlatmak istiyorum; Kürt sorununun çözümünden yana mısınız? Evet. Kardeşlik hukukunu yenilemekten yana mısınız? Evet. Demokrasiden yana mısınız? Evet. O zaman bunun gereği bellidir. “Ben kendi oy çokluğumla alırım” deyip giderseniz zaten o zaman sorunu çözemezsiniz.
DEM Parti nasıl bir komisyon önerisinde bulunuyor?
Bunun partiler arasında müzakere edilmesi gerekiyor. Dolayısıyla bu komisyonun nasıl oluşacağı, işlevi, çalışma süresi, önerileri, kararları, bileşimi gibi konuların partiler arasında müzakere edilmesi gerekiyor. Bunların bir kanun teklifi haline dönüştürülüp, mümkünse ortak bir kanun teklifi ile sunulması ve bunun kanununun çıkarılması gerekiyor. Ben bunun önemli olduğunu düşünüyorum. Bu ancak partiler arasında müzakereyle olur.
Alt komisyonlar da gündemde. Ne tür alt komisyonlara ihtiyaç var?
Bu çok geniş bir konu. Ama şöyle ifade edeyim; şimdi bu bizim sürecimizin özelliklerinden bir tanesi küçükten büyüğe, azdan çoğa… Birinci basamaktan onuncu basamağa doğru gidiyoruz. Bu sürecin özelliği bu. Sayın Öcalan silahsızlanma meselesini alıp en başa getirdi, koydu. Ama yine de biz bir çatışma çözümü yaşıyoruz. Dolayısıyla öncelikle silahsızlanma konusunun çözülmesi gerekiyor. Bu daha çok güvenlik birimlerini ilgilendirdiği için belki komisyon bunun izlenmesi konusunda bir görüşme yapabilir, bir görevlendirme yapabilir.
İkincisi, toplumsal barışın tesis edilmesi noktasında sivil ve sivil toplumla, demokratik kitle örgütleriyle bütün bu süreci konuşmak için, bütün bu önerilerini tartışmak için alt komisyonlar kurulabilir. Meselenin silahsızlanma boyutunun, yanı sıra siyasal ve sosyal yaşama katılım konusu da bir başka bir konu. Yine demokratikleşme için kapsamlı reform çalışma grubu olabilir. Burada bunun sınırı yok. Fakat bu kurulacak komisyon anayasa için öneriler bile sunabilir. Benim kişisel önerim, önce bu komisyonu kurmak, sonra komisyonun bu tartışmaları kendi içinde yapmasını sağlamak. Öyle daha mantıklı olacaktır.
MA / Mehmet Aslan