İZMİR - İlk duruşması görülen gazeteciler Semra Turan, Tolga Güney ve Melike Aydın, gazetecilik faaliyetlerinin suç sayılamayacağını ve kimseden talimat almadan çalıştıklarını vurguladı.
Mezopotamya Ajansı (MA) muhabirleri Semra Turan ve Tolga Güney ile JINNEWS muhabiri Melike Aydın'ın mesleki faaliyetleri gerekçe gösterilerek "örgüt üyesi olmak" iddiasıyla yargılandığı davanın ilk duruşması İzmir 13'ncü Ağır Ceza Mahkemesi'nde görüldü. Gazeteciler ve avukatlar duruşmada hazır bulundu. Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG) Eşbaşkanı Selman Çiçek, Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ) Temsilcisi Özgür Öğret ile Mezopotamya Kadın Gazeteciler Derneği üyeleri de duruşmayı takip etti.
'MESLEKİ FAALİYETLER SUÇ SAYILAMAZ'
Kimlik tespitinin ardından JINNEWS muhabiri Melike Aydın'ın savunması alındı. Melike Aydın, mesleki faaliyetlerinin suç sayıldığını söyledi. Melike Aydın, "Yaptığım görüşmeler suç sayılıyor. Haber kaynaklarımla sadece haber içerikli konuşmalar yaptım. Haber kaynaklarımı ‘yöneltiyormuşum’ algısı doğru değildir. İddianameyi yazanların gazetecilik ile ilgili bilgileri ve fikirleri yok. İkinci kez bu şekilde yargılanmak beni çok yordu. Hep benzer suçlamalar söz konusu. Haber arşivlerim yine suç sayılmış. Bazı haberlerim özellikle seçilip suç sayılmış" dedi.
Melike Aydın’ın avukatı Şükran Öztürk, müvekkilinin benzer suçlamalarla yargılandığına işaret ederek, "Gazeteci, birçok insanla etkileşime girer. Çünkü gazeteci kamuoyunu aydınlatır. Müvekkilin yaptığı haberlerin suçlama konusunun olması kasıtlı bir şekilde yapılmıştır. Buradaki amaç Melike’nin gazetecilik faaliyetlerinin engellenmesi. Gazeteci her meseleyi işleyebilir. Dosyada propaganda amacı taşıyan hiçbir haber yok. Bu anlamda müvekkile atılı suçları kabul etmiyoruz” dedi.
Savcı, dinlenmeyen tanıkların dinlenmesi için gerekli işlemlerin yapılmasını istedi. Ayrıca adli kontrol talebinin devamını istedi. Avukat Şükran Öztürk, savcının talebini karşı çıkarak, adli kontrol şartının kaldırılarak beraat kararı verilmesini istedi.
'TALİMAT ALMAYIZ'
Gazeteci Semra Turan, "örgüt üyeliği" suçlamasını kabul etmediğini söyledi. Semra Turan, MA'da çalıştığına işaret ederek, dosyaya delil olarak sunulan tüm suçlamaların mesleki faaliyetler olduğunun altını çizdi. Semra Turan, "Bizler gazeteciyiz. Kimseden talimat almayız. İlla bir talimat olarak algılanacaksa toplumun yaşadığı her sorun ve kamuoyunda duyulması gereken her olay bu ülkede yaşayan gazetecilere birer talimattır" dedi.
Semra Turan, "Kürdistan" ve Abdullah Öcalan'a yönelik "tecridin" suçlama konusu yapıldığını, yine Kürt sorununun çözümüne dair yaptığı haberlerin suçlama konusu yapıldığını kaydetti. Semra Turan, "Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kendisi bile Kürdistan ibaresini kullanmış ve kendisine gelen eleştirilere ‘Kayıtlara baksalar Kürdistan'ı meclisin ilk zabıtlarında görecekler’ sözlerini biliyoruz. En yakın dönemde MHP Lideri Devlet Bahçeli, Meclis çatısı altında Abdullah Öcalan'ın üzerindeki tecridin kaldırılmasını ve ailesi ile görüşmelerin yapılmasını istedi. Akabinde Abdullah Öcalan ile görüşmeler oldu. Yine Bahçeli, Öcalan için ‘Umut Hakkı’ ndan bahsetti, aslında bir nevi özgürlüğünü istedi. Ülkeyi yönetenlerin yaptığı bu açıklamalar suç sayılmazken, halkın görüş ve taleplerini haber yapan gazeteciler suçlanıyor. Buralardan bir suçlama çıkacaksa o zaman Cumhurbaşkanı ve Devlet Bahçeli'nin de yargılanması gerekecek. Çünkü Bahçeli'nin açıklamaları aslında uluslararası hukuka aykırı olan ve Abdullah Öcalan üzerindeki tecritin uygulandığının itirafı. Öcalan'ın özgürlüğünü istenilmesinin de suç olmadığının kanıtıdır" ifadelerini kullandı.
GAZETECİLER ŞAHSINDA TOPLUM YARGILANIYOR
Semra Turan, “Kimseden zorla röportaj alıp zorla kamuoyu oluşturmuyoruz. Bu ülkede olup bitenleri yazıyoruz" diye kaydetti. Semra Turan, "Sanal medya hesaplarımdaki paylaşımlar da tamamen haber içerikli ve düşünce özgürlüğü kapsamında paylaşımlardır. Herhangi bir amaç gütmemektedir. Haftanın 2 günü, belirli saatlerde imza atıyorum. Bu da hem il dışına çıkma hem de mesleğimi daha rahat yapmam açısında sorun teşkil ediyor, beraatimi talep ediyorum” diye kaydetti.
Savcı Semra Turan hakkında "örgüt üyeliğinden" ceza talep etti. Avukatlar, süre talebinde bulundu.
'HABERLEŞTİRMEMEK TALİMAT ALMAK OLURDU'
Tolga Güney ise, meslek hayatı boyunca gerçekleri çarpıtmadığına vurgu yaptı. Güney, hakkındaki suçlamalara işaret ederek, "Haberler içerisinde tırnak içine alınan, bağlamından koparılan ve tanıklara da sorulan 'Kürdistan' ibaresi bu amaçla yazılmıştır. İnsanların yaşadıkları bölgeler için hangi tanımı, ismi kullanıyorsa onu kullanmak, haberi okumaları açısından daha etkili olur. Mesela Giresun'da bulunan Özlüce Deresi; bu ismi kullanıp debisinin düştüğüne dair bir haber hazırlasam, bırakın başka bölgeleri Giresunlular bile bu derenin nerede olduğunu bilmeyebilir. Fakat derenin resmi olan adı yerine, halkın kullandığı Gelevere Deresi ismini kullansam, bölgede yaşamayan insanlar bile bu dereyi bilir" diye konuştu.
Kendisinin "Marksist ekolojist" olduğunu vurgulayan Güney, ekoloji haberleri için kimseden talimat almadığını kaydetti. Ekolojik felaketlerden örnekler veren Güney, "Bir gazeteci olarak buraya gözümü yumamaz, bunları yazmak için herhangi bir yerden talimat bekleyemezdim. Çünkü hepsini birebir yaşayan ve gören birisi olarak, gerçeklerin herkes tarafından bilinmesi benim sorumluluğum. Zaten ben de toplumdan bağımsız bir birey değilim ve doğaya verilen her türlü zarar beni de ilgilendiriyor. Bunu her gün kendi gözlerimle görürken bir yerden talimat beklememe gerek yok. İddianamede sıkça geçen Muğla Akbelen'de yaşanan ağaç kesimine ilişkin haberler ise benimle beraber onlarca gazeteci tarafından haberleştirildi. Birçok televizyon kanalı köyden canlı yayınlar yaptı. Hiç kimseye nereden talimat aldığı sorulmazken, benim bu haberi talimatla yaptığım iddia ediliyor. Fakat böyle bir olayı haberleştirmek değil haberleştirmemek için talimat almak gerekir" diye konuştu.
Mezopotamya Ajansı'nın kriminalize edildiğini söyleyen Güney, "Çalıştığımız ajansın örgüt güdümünde yayın yaptığı iddia ediliyor. Fakat 2017 yılından beri vergisini vererek, çalışmalarına devam eden ajans hakkında bu iddia ile açılmış tek bir dava bile yok. Yargı kararı olmaksızın bir suçlama yöneltilemez. Elimizde bir karar olmaksızın yapılan bu suçlama Dezenformasyon Yasası'nı da ihlal ediyor" dedi. Güney, üzerine atılı suçlamalardan dolayı bir yıldır ev hapsinde tutulduğunu anımsatarak, çalışma alanının kısıtlandığını söyledi. Güney, "Gözlerim ve vicdanımdan başka talimat aldığım bir yer yoktur" diyerek, beraatini istedi.
NE OLMUŞTU?
İzmir’de 13 Şubat 2024'te yapılan ev baskınlarında MA muhabirleri Semra Turan, Tolga Güney ve Delal Akyüz, JINNEWS muhabiri Melike Aydın, Gazetede Duvar muhabiri Cihan Başakçıoğlu ile DEM Parti Basın çalışanı Funda Akbulut gözaltına alındı. 16 Şubat'ta mahkemeye sevk edilen gazeteciler Melike Aydın, Tolga Güney, Delal Akyüz ve Funda Akbulut ev hapsi şartıyla serbest bırakıldı.
Gazeteciler Semra Turan ve Cihan Başakçıoğlu da haftada 2 gün imza adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. Gözaltı tarihinin üzerinden 8 ay geçtikten sonra Başakçıoğlu hakkında takipsizlik kararı verildi. Delal Akyüz, Semra Turan, Tolga Güney ve Melike Aydın hakkında hazırlanan iddianameler ise, 30 Ekim 2024'te İzmir 13'üncü Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi. "Örgüt üyesi olmak" suçlaması yöneltilen ve 2'si 1 yıldır ev hapsinde olan 3 gazeteci hakkında açılan davanın ilk duruşması bugün görüldü.