İmralı döngüsünde komplo gerçekliği

img
HABER MERKEZİ - PKK Lideri Abdullah Öcalan, asırlık düşmanları bir araya getiren uluslararası komplonun en büyük bölümünün İmralı’da hayata geçirildiğini belirterek, komployla yüzyıl daha sürecek anlaşmazlığın derinleştirmesinin amaçlandığını söyledi. 
 
“İmralı Adası’nda beni karşılayan AB Konseyi yetkilisinin yaklaşımı, komplonun AB boyutunu daha da açıklayıcı nitelikteydi. ABD, AB ve Türk yönetimi arasındaki antlaşma böylece açığa çıkmış durumdaydı. Operasyonun baştan sona ABD ve AB’nin siyasi sorumluluğu altında NATO Gladio’su tarafından yürütüldüğünü bu üç göstergeden (ABD Başkanı Clinton’un özel danışmanı General Galtieri’nin açıklamaları, AB Siyasi Komiserliğinden bayan yetkilinin yaklaşımı ve Türk Özel Kuvvet Komutanlığı Şefi Engin Alan’ın rolü) daha açıklayıcı kanıt olamaz. Daha sonra ortaya çıkan bu gerçeklerden önce de beni etkisizleştiren gücün Türk hükümeti güvenlik güçleri olmadığından şüphe etmiyordum, ama operasyon mekanizmasını tam kavrayamamıştım. Süreç gerçekte olduğundan çok farklı yansıtılıyordu. Türk hükümeti bastırıyor ve sonuç alıyor gibi bir hava ısrarla yaratılıyordu. Başbakan Bülent Ecevit’in beni niçin yakaladıklarını ve Türkiye’ye iade ettiklerini anlamadığını söylemesi bile bu iddiamı doğrulayıcı önemli bir kanıttır. Gelişmeler çözümlenip netleştirildikçe iddiam daha da doğrulanacaktır.”
 
PKK Lideri Abdullah Öcalan, bu değerlendirmesiyle asırlık düşmanların bir araya gelerek düzenlediği Büyük Gladio Komplosu’nun en önemli bölümünün İmralı’da yaşama geçirildiğini ortaya koydu. PKK Lideri Abdullah Öcalan, 1973’te Çubuk Barajı’nda bir grup arkadaşıyla “Kürdistan sömürgedir” teziyle harekete geçti ve tarih boyunca imha ve inkar konseptiyle soykırıma tabi tutulan Kürtler, özgürlük mücadelesi ile tarih sahnesine çıktı. Ancak Kürtleri ve Kürdistan’ı Ortadoğu planlarında tehlike olarak gören ABD öncülüklü küresel güçler, Ortadoğu’ya müdahalesinin ilk adımı olan uluslararası komplo planını devreye koydu. 
 
Abdullah Öcalan’ın 9 Ekim 1998’de Suriye’den çıkmasıyla başlayan komplo, 130 gün boyunca “sürek avı” ile sürdü. “Çarmıha gerilme” olarak tanımladığı bu sürecin ardından PKK Lideri Öcalan, 15 Şubat 1999’da Türkiye’ye getirilerek, İmralı Adası’na özel olarak dizayn edilen tek kişilik hücreye konuldu. 
 
Abdullah Öcalan, savunmalarından oluşan Demokratik Uygarlık Manitestosu’nun 5’inci cildi olan “Kürt Sorunu ve Demokratik Uygarlık Çözümü” kitabında, İmralı sürecinin uluslararası komplo niteliğini de göz önünde bulundurdu ve bu süreci kapsamlı bir şekilde ele aldı. 
 
İMRALI’DA İLK OLARAK KİMLER KARŞILADI? 
 
PKK Lideri, getirildiği İmralı Adası’nda kendisini ilk olarak resmi üniformalı ve kendisini Genelkurmay Başkanlığı temsilcisi olarak tanıtan albay rütbesinde bir askerin karşıladığını, bu askerin ikili ve gizli olmasında yarar gördüğünü belirttiği önemli konuşmalar yaptığını söyledi. Resmen başlayan sorguda da aynı askerin ayrı ve önemli konuşmaları olduğunu belirten Abdullah Öcalan, devamında dört güvenlik biriminden (Genelkurmay, Jandarma, Emniyet ve Milli İstihbarat) oluşan bir heyetin çapraz sorgulamasının başladığını ve bunun da 10 gün sürdüğünü kaydetti. 
 
YÜZYILLIK KOMPLO FELSEFESİNİN ÜRÜNLERİ 
 
 
Benim için ABD’nin arkasında durduğu ve AB’nin kontrol ettiği bir sistem icat edilmişti. Bu sistemi kurgulayan İngiltere’ydi, icrası da Türklerin payına düşmüştü.
 
“Yaşadıkları katı Türklük bilinci, Türklük adına hareket edenlerin gerçekle bağlarını kopartmıştı” diyen Abdullah Öcalan, komplonun ardındaki felsefeyi kavramalarının da doğalarına aykırı olduğunu ifade etti ve nedenlerini de şöyle açıkladı: “Çünkü onlar da en az yüzyıllık bu komplo felsefesinin inşa ettiği yapılanmaların ürünüydüler. Dolayısıyla inşa edilmiş bu yapılanmalarını inkâr etmeleri ve eleştirel yaklaşmaları beklenemezdi. İster yargılanma komedisi sırasında ister hükümlülük sürecinde olsun, kendilerinden herhangi olumlu bir değişim iradesi beklemek anlamsız olurdu. Genelkurmay Başkanlığı temsilcisinin fısıltı halinde söylediklerine uygun davranılacağına inanmak, mevcut koşullarda safdillik olurdu. Zaten sözlerini uygulayabilecek bir karar gücünden yoksundular. Benim için ABD’nin arkasında durduğu ve AB’nin kontrol ettiği bir sistem icat edilmişti. Bu sistemi kurgulayan İngiltere’ydi, icrası da Türklerin payına düşmüştü.”
 
KOMPLONUN ARDINDAKİ ZİHNİYET
 
Abdullah Öcalan, komplonun ardındaki felsefi ve politik zihniyeti anlamanın büyük önem taşıdığını vurgulayarak, “Sıkça komplonun asırlık bir temeli olduğundan bahsediyor, döne dolaşa bunu açıklıyorum. Her dönemin kilometre taşı olan komplolardan bahsettim. Bunlardan sadece Kürtlere yönelik olanlarından Hamidiye Alayları komplosu, 1914 Bitlis’teki Melle Selim, 1925 Şeyh Sait, 1930 Ağrı ve 1937 Dersim komploları, 1959’da 49’lar ve 1960’ta 400’ler Davaları, Faik Bucak’ın öldürülmesi ve Sait Kırmızıtoprak’ın KDP tarafından katledilmesi, yine PKK’nin ideolojik aşamasından günümüze kadar aynı zihniyet tarafından organize edilen yüzlerce komplo bir çırpıda sıralanabilir. Komploları düzenleyenler bunu ustaca düzenlenmiş iktidar sanatı saymaktadırlar. Yani komplo iktidar sanatının en önemli aracı ve ruhu durumundadır. Bu sanat Kürtler için kesinlikle komplo temelinde yürütülmek durumundaydı. Komplonun açıktan bir yöntemle uygulanması, öyküdeki çocuğun ‘Anne bak, kral çıplak’ demesine benzer bir duruma yol açacaktı. Hedefinde soykırıma dek giden uygulamalar bulunan bir iktidar gücünün elinde komplo dışında bir araç ve buna yön veren zihniyet yoktur. Burada önemli olan, komploya dahil olan güçlerin doğru tanınması ve tanımlanmasıdır” dedi.
 
KOMPLO İÇİNDEKİ ÇEKİŞKİLİ GÜÇLER! 
 
Komplonun içinde birbirleriyle oldukça çelişkili güçlerin varlığına dikkat çeken Abdullah Öcalan, şöyle devam etti: “ABD’den Rusya Federasyonu’na, AB’den Arap Birliği’ne, Türkiye’den Yunanistan’a, Kenya’dan Tacikistan’a kadar birçok devlet komploya dahil olmuştu. Asırlık düşmanlar olan Türkler ve Yunanlıları birleştiren neydi? Neden benim sırtımdan bu kadar ilkesiz ittifaklar veya çıkar birlikleri kuruluyordu? Ayrıca hedeflenmeme için için sevinen Türk ve Kürt sol ve ulusal işbirlikçilerin sayısı hesaplanmayacak kadar çoktu. Resmi dünya sanki benim şahsımda en tehlikeli rakibini kıstırmış gibiydi. PKK içinde bile kendileri için ikbal günlerinin geldiğine ve diledikleri gibi yaşamaları fırsatının doğduğuna inananların sayısı küçümsenemezdi. Şüphesiz en başta ve en genel bir gözlem tüm bu güçlerin kapitalist modernitenin liberal çıkarlar peşinde koşan önde gelen kesimlerinden oluştuğunu ortaya koyuyordu. Ben birçoğunun liberal faşist zihniyetini ve çıkarlarını tehdit etmekteydim.
 
YÜZYILLIK HEGEMONİK HESAPLAR 
 
Örneğin İngiltere bu güçler içinde en tecrübelisidir. Benim Avrupa’da politika yapmamam için ilk işaret fişeğini sıkan güçtür. Avrupa’ya adım atar atmaz beni hemen ‘persona non grata’, yani ‘istenmeyen kişi’ ilan etmişti. Bu basit bir adım değildi, sonucu önceden belirleyen adımlardandı. Peki, Humeyni için, Lenin için bile alınmayan böylesi bir tavır neden hemen benim için alınmıştı? Savunmamın birçok bölümünde buna yönelik birçok ipucunu açık- lamaya çalıştım. Bu nedenle fazla tekrarlamaya gerek yoktur. Özcesi, Ortadoğu’ya yönelik iki yüz yıllık hegemonik hesapları önünde, özellikle Kürdistan politikasından ötürü (özetle ‘Ver Kerkük-Musul’u, yok et kendi sınırlarındaki Kürtleri’ politikası nedeniyle) ciddi bir engel olarak ortaya çıkmıştım. Bütün planları ve uygulayıcıları karşısında tehlikeli olmaya başlamıştım.”
 
KÜRDİSTAN’DA KİLİT GELİŞMELER
 
 
Kürdistan’daki gelişmeler kilit önemdeydi. Mutlaka etkisizleştirilmem en azından konjonktür gereğiydi. Tasfiye edilmem o günler için küresel politikalarına uygun düşmekteydi. 
 
Abdullah Öcalan, rolü üzerinde önemle durduğu ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi’ni (BOP) devreye koymak istediğini belirterek, “Bunun için Kürdistan’daki gelişmeler kilit önemdeydi. Mutlaka etkisizleştirilmem en azından konjonktür gereğiydi. Tasfiye edilmem o günler için küresel politikalarına uygun düşmekteydi. Tarihinin çok önemli bir ekonomik krizini yaşayan Rusya’nın o dönemde çok acil krediye ihtiyacı vardı. Eğer derde derman olacaksa, bana karşı düzenlenen komploda yer alıp rolünü oynamaması için neden kalmayacaktı. Zaten diğerleri ‘Büyük Ağabey’in uslu küçük kardeşleriydi. Ağabey ne söylese başları üzerinde yeri vardı. Türk solculuğu (istisnalar hariç), Kürt işbirlikçileri ve PKK’deki rahatsızlar için ciddi bir rakipten kurtulma fırsatı söz konusuydu. Hepsinin bu tavırlarının derinindeki felsefe son tahlilde liberalizmin günlük çıkarcılığının, pragmatizminin, egoizminin felsefesidir” diye belirtti.
 
HEGEMONİK MÜCADELENİN MERKEZİ: ORTADOĞU
 
Kürdistan’daki gelişmeleri hatırlatan Abdullah Öcalan, “O günlerde Kürdistan’ın özgürlüğünden ve Kürtlerin kimliğini kazanmalarından yana olmak, her türlü günübirlik liberal çıkarları, pragmatizmi ve bencilliği aşmayı gerektiriyor; sağı ve soluyla kapitalist modernite yaşamından vazgeçmeyi veya bu yaşamın karşısına dikilmeyi emrediyor, buna zorluyordu. Tersine o günlerin dünyası küresel liberalizmin dünyayı fethetme savaşında şahlandığı günlerin dünyasıydı. Liberal faşizmin dünya çapında egemenliğini ilan ettiği yıllar yaşanmaktaydı. Politik açıdan ise, Ortadoğu hegemonik mücadelenin merkezi konumundaydı. Kürdistan üzerindeki mücadele hegemonik hesaplar açısından kilit roldeydi. PKK’nin ideolojik ve politik konumu hegemonik hesaplarla açık çelişki içindeydi. Dolayısıyla tasfiye edilmem bu hesapların önünün açılması anlamına geliyordu” değerlendirmesinde bulundu.
 
İMRALI DÖNGÜSÜNDE TARİHSEL HESAPLAR 
 
PKK Lideri Öcalan, İmralı döngüsünde tüm bu tarihsel hesapların şahsında yeniden canlandırıldığının altını çizerek, şunları söyledi: “İmralı sürecini çözümleyebilmem için uzun bir tarihsel temeli bulunan güncel çıkar çatışmalarının farkına varabilecek bir bilince sahip olmam gerekiyordu. Hegemonik sistemin komplo hesaplarında çok dikkat edilmesi gereken hususlardan biri de ustaca planlanmış ve son iki yüzyılda uygulanan bölgeye ilişkin ‘böl-yönet’ politikalarına alet olmamak, özellikle derinleştirilmesi hedeflenen Türk-Kürt çatışmasında bu güçler yararına kullanılmamaktı. Bu politikalara alet olan Ermeniler, Grekler, Balkanlardaki etnik yapılar, Araplar, Süryaniler, Türkler ve Kürtler çok şey yitirmişlerdi. Bunlardan bazıları binlerce yıllık vatanlarından ve kültürel varlıklarından olmuşlar, hatta ulusal toplum olmaktan çıkarılmışlardı. Ayrıca Türklerle birlikte yaşadıklarından ötürü birçok güç Kürtlere karşı öfke içindeydi. Malazgirt Savaşı’ndan beri stratejik önemini her zaman koruyan bu birlik, özellikle 1925’ten bu yana uygulanan inkâr ve imha politikasıyla berhava edildi. Cumhuriyet’in bu asli unsurunun inkârı ve tasfiyesine yönelik süreç derinliğine araştırılıp tarih felsefesiyle yorumlandığında, özünde bu stratejik birliğin hedeflendiği açığa çıkıyordu. İngilizler ve iç uzantılarının Mustafa Kemal’i zorlamaları komplonun en önemli adımıydı. Geleneksel Türk yönetim olgusunda, felsefesinde Kürt düşmanlığı ve asimilasyonculuğu yoktu. Bu düşmanlık özel amaçlarla geliştirilmişti. İsyan süreçleri ve sonrasında yaşananlar bu gerçeği doğruluyordu. İmralı’da oldukça dikkatimi çeken ve üzerinde daha da yoğunlaştığım bu durum, politik felsefemde köklü bir dönüşüme yol açtı.”
 
‘KOMPLO TÜRKLERE DE YAPILDI’
 
 
Komplo şahsımda sadece Kürtlere değil, Türklere de yapılmıştı. Teslim ediliş biçimi ve bunda rol oynayanların niyeti ‘terör’ün sona erdirilmesi ve çözüm olmayıp, bir yüzyıl daha sürecek şekilde anlaşmazlığın temelini derinleştirmekti.
 
PKK Lideri Abdullah Öcalan, komplonun sadece Kürtlere değil, aynı zamanda Türklere de yapıldığını vurgulayarak, “Komplo şahsımda sadece Kürtlere değil, Türklere de yapılmıştı. Teslim ediliş biçimi ve bunda rol oynayanların niyeti ‘terör’ün sona erdirilmesi ve çözüm olmayıp, bir yüzyıl daha sürecek şekilde anlaşmazlığın temelini derinleştirmekti. Beni komploya düşürmeleri bu niyetleri için ideal bir fırsat sun- muştu. Bu fırsatı sonuna kadar kullanmak isteyeceklerdi. Aksini düşünmek mümkün değildi. Çünkü isteselerdi bu yöndeki çok olumlu gelişmelere katkı sunabilirlerdi. Oysa işleri sürekli çıkmaza sürüklüyorlar, sorunu çözmek yerine tam bir kördüğüme dönüştürüyorlardı. Tipik bir İsrail-Filistin ikilemi yaratılmak isteniyordu. Nasıl ki İsrail-Filistin ikilemi yüzyıldır Ortadoğu’da Batı hegemonyasına hizmet etmişse, ondan çok daha büyük boyutlu olan Türk-Kürt ikilemi de en azından bir yüzyıl daha hegemonik hesaplarına hizmet edebilirdi. Zaten 19. yüzyılda bölgedeki birçok etnik ve mezhepsel sorunun geliştirilmesinde ve çözümsüz bırakılmasında aynı amaç güdülmüştür. İmralı gerçeği bu yöndeki ham bilgilerimi iyice olgunlaştırdı. Fakat karşımda duran en önemli sorun, bunu Türk yönetici elitine kavratabilmekti” tespitlerinde bulundu.
 
TÜRK YETKİLİLERİN ZAFER ŞEHVETİ! 
 
Başarı şehvetine kaptıran Türk yetkililere komplo gerçekliğini ısrarla anlattığını, bu çabalarının 2005’te Kürt kimlik ve özgürlük hareketinin eskisinden daha diri olduğunu kavramalarına kadar sürdüğünü ifade eden Abdullah Öcalan, “Konu üzerinde daha derinliğine yoğunlaştığımda, Meşrutiyet ve Cumhuriyet dönemlerindeki komplo unsurlarını daha yakından gördüm. Türk bağımsızlığı denilen olayın en fena bağımlılık türlerinden biri olduğunu fark ettim. Türklerin bağımlılığı ideolojik ve politikti. İnşa edilen milliyetçilik ve ulusçuluğun yabancı menşeli olduğunu, Türk toplumsal olgusu ve tarihiyle pek az ilgisinin bulunduğunu gittikçe daha iyi fark edebiliyordum. Hegemonik güçler Türk yönetici elitinin iktidar konusunda ne denli zaaflı olduğunu biliyorlar ve bu zaafı kullanıyorlardı. Kürtler üzerinde kurdukları sınır tanımaz hâkimiyet de aynı zaaftan ileri geliyordu. Bu hâkimiyet aynı zamanda mahkûmiyetleri demekti. Hâkimiyetleri hep güdümlüydü, öz ideolojileri yoktu; daha doğrusu, ‘hâkimiyet her şey, ideoloji hiçbir şey’ kuralı işletiliyordu” değerlendirmesi yaptı. 
 
GLADİO ÇATIŞMALARININ LABORATUVARI 
 
 
Hem halkını devlete karşı çıkartıyorlar hem de ikisini birbirine ezdiriyorlar, tehlikeli gördüklerini bu yöntemle tasfiye ediyorlardı. Türkiye’nin son altmış yıllık yönetim gerçeğinde bu olgu çok çarpıcıydı.
 
Abdullah Öcalan, hegemonik güçlerin Türk-Kürt ikileminin derinleştirilmesinde kullandıkları yöntem “tavşan kaç, tazı tut” olduğuna işaret ederek, şöyle devam etti: “Öyle ki, hem tazı hem de tavşan bu kovalamacada yorgun düşecekler, sonuçta her ikisi de sahiplerinin hizmetine ve kullanımına gireceklerdi. Bana bizzat uygulananlar bu yöntemin doğrulanması anlamına geliyordu. Gerek AB Konseyi’nin yaklaşımları gerekse AİHM’nin kararları tam da bu politikanın uygulanmasına hizmet ediyordu. İki tarafı da kendine sonsuz bağlama mantığı geçerliydi. Amaç adalet ve çözüm değildi. Savunmalarımı daha çok bu mantığı teşhir amacıyla geliştirdim. Hiçbir NATO ülkesinde görülmeyen bir biçimde Gladio örgütlenmesini devletin tepesine oturtmak iyi niyet ve güvenlikle izah edilemez. İpleri kendi ellerinde olduğu ve ülkeyi diledikleri gibi yönetmelerine eşsiz bir fırsat sunduğu için, hegemonik güçler Gladio’nun Türkiye uzantısına göz yummuşlardı. Bir bütün olarak Gladio yakından incelendiğinde ve felsefesi açığa çıkarıldığında görülecektir ki, hedef en kısa yoldan ülkeyi işgal etmek, halkını bölüp parçalamak ve çatıştırmaktı. Özellikle Ortadoğu’daki uzantılarında bu gerçeklik sıkça yaşanan uygulamalarla kendini ortaya koyuyordu. Bir halkı yönetmenin en etkili aracıydı. Hem halkını devlete karşı çıkartıyorlar hem de ikisini birbirine ezdiriyorlar, tehlikeli gördüklerini bu yöntemle tasfiye ediyorlardı. Türkiye’nin son altmış yıllık yönetim gerçeğinde bu olgu çok çarpıcıydı. Ülke âdeta Gladio çatışmalarının laboratuvarı haline getirilmişti. Sadece PKK tarihinin tüm önemli süreçlerinde yaşanan Gladio’dan kaynaklı çatışmalar devletin ve halkların yüzyıllarca süren geleneksel dostluklarının sonunu getirmeye yeterli olmuştu.”
 
ÇÖZÜMÜN FELSEFİ VE PRATİK ARGÜMANLARI 
 
İmralı sürecini bu oyunu bozmak için ideal bir platform olarak değerlendiren Abdullah Öcalan, bu yönlü çabaları ve amaçlarına dair şunları anlattı: “Bunun için gerekli olan teorik temelimi güçlendirdim. Barışın ve siyasi çözüm koşullarının bütün felsefi ve pratik argümanlarını geliştirdim. Demokratik siyasi çözümün özgünlüğü üzerinde yoğunlaştım. Zorlu ve sabır isteyen bu çalışmalar komplonun kısırdöngülerini kırabilir ve çözüm alternatiflerini geliştirebilirdi. Bu konuda kendime güvenmekten başka çarem yoktu. Aslında komplo sürecinde rol alanların niyeti farklıydı. Benim şahsımda PKK’nin ve Özgürlük Hareketi’nin bitirilişini sağlamak istiyorlardı. Cezaevi uygulamaları, AİHM ve AB’nin tüm yaklaşımları bu ana amaçla bağlantılıydı. Benden arındırılmış bir Kürt Hareketi hedefleniyordu. İğdiş edilmiş, efendilerinin hizmetinde olan geleneksel işbirlikçiliğin modern bir versiyonu oluşturulmak isteniyordu. 
 
BARIŞ VE DEMOKRATİK ÇÖZÜM YOLU
 
Özellikle ABD ve AB’nin uzun vadeli çalışmaları bu doğrultudaydı. Türk yönetici elitiyle bu temelde ittifaklara açıklardı. Özcesi, özellikle İngiliz hegemonyacılığının önce işçi sınıfı hareketinde, daha sonraları ulusal kurtuluş hareketleriyle devrimci-demokratik hareketlerde başarıyla uyguladığı bu iğdiş etme modeli, liberal insan hakları ve özgürlükleri yöntemiyle başarıya ulaşmıştı. Devrimci önderleri ve örgütleri tasfiye etmişlerdi. Yüzlerce yıldır uyguladıkları tasfiye yöntemlerinin bir benzeri PKK’ye ve devrimci, kolektif özgürlük ve eşitlik hareketine uygulanıyordu. İmralı sürecinden beklenen esas sonuç buydu; üzerinde çokça çalışılan ve ustaca uygulanmak istenen plan buydu. Strateji ve taktikler bu plan çerçevesinde geliştiriliyordu. Benim bunlara mukabil geliştirdiğim savunma ne klasik ortodoks dogmatik tutuma ne de kendimi kurtarmaya ve koşullarımı iyileştirmeye dayanıyordu. Savunmama yön veren şey ilkeli, halkların tarihsel ve toplumsal gerçekliğine uygun onurlu barış ve demokratik çözüm yolu oldu.”
 
Yarın: Güneşimizi Karartamazsınız eylemleri

Diğer başlıklar

09/02/2025
18:15 Ekvador sandık başında
17:59 'Geçiş Dönemi Adaleti' konferansı: İnsan varsa haklar da var olacaktır
17:25 Tülay Hatimoğulları: Demokratik bir ülkeyi hep beraber inşa edeceğiz
17:06 TJA'dan 'Rojava Devrimi'ni sahiplenme çağrısı
17:05 Gözaltına alınan 3 gazeteci serbest bırakıldı
16:58 'Çözüm için öncelikli olarak tecrit kaldırılmalıdır'
16:17 Bayındır’dan iktidara: Öcalan çözüme, siz neye hazırlanıyorsunuz?
15:56 Polisin yaraladığı Özer saldırı anını anlattı: Bilinçli hedef alındım
15:54 Figen Yüksekdağ'ın 'Sınırsız Savunmalar' kitabı Riha'da imzalandı
15:33 ‘Çözüm için toplumsal müzakere hareketi başlatılmalı’
14:48 KDP’den KNN Televizyonu’na baskın
14:16 Mersin'de ‘Abdullah Öcalan'a özgürlük’ haykırıldı
14:12 Gazetecilerin katledilmesi ve baskılara tepki
13:58 Gazeteciler Nazım Daştan ve Cihan Bilgin için mevlit verildi
13:44 Amed’de şüpheli kadın ölümü
13:30 Dêrsim’de intihar girişimi iddiası
13:18 Bakırhan: Abdullah Öcalan'ın mesajı Çanakkale ruhuna uygun olacak
13:01 2025’in başından bu yana Federe Kürdistan’da işlenen suçlar
12:46 Polis saldırısında yaralanan Özer gözlerini açtı
12:40 Hewlêr Valisi’nden maaşları ödenmeyen öğretmenlere tehdit
11:35 Trump ve Putin telefonda görüştü
11:20 Gazeteci Abdurrahim Yeşilağaç yaşamını yitirdi
11:03 Namibya'nın ilk cumhurbaşkanı hayatını kaybetti
11:02 Karayipler'deki deprem sonrası yapılan tsunami uyarıları iptal edildi
10:45 Türkiye’nin iki aylık saldırı bilançosu: 82 yurttaş yaşamını yitirdi
10:26 Amed mitinginden: Öcalan özgür olmadan halk da özgür olamaz
10:13 Kuzey ve Doğu Suriye’nin köylerine saldırı
10:00 Saldırıya uğrayan Vanspor’a coşkulu karşılama
09:49 Birgün’den 3 gazeteci gözaltına alındı
09:34 Jin dergi 6 Şubat depremlerini kapağına taşıdı
09:29 Türkmen: Türkiye’nin yeni bir toplumsal sözleşmeye ihtiyacı var
09:09 İtfaiyenin olumsuz rapor verdiği otelde yangın çıktı, kamuoyundan gizlendi
09:08 ‘Her bir kilimin bir adı ve bir tarihi var’
09:07 Tutsağı yaralayan kurşunun sahibi bulunmadı
09:06 Sofya Alağaş'ın gerekçeli kararı: Haberler gazetecilik faaliyeti değilmiş!
09:05 Kadınlar 15 Şubat'ta Strazburg'da 'özgürlüğü' haykıracak
09:04 JES Aydın için bir tehdit
09:03 Komploya karşı direnişin ilk kıvılcımı
09:00 09 ŞUBAT 2025 GÜNDEMİ
08/02/2025
23:00 İmamoğlu'ndan bilirkişiye suç duyurusu
22:54 Mersin’de tüm gün ‘Özgürlük’ mitingine çağrı
22:31 Bakan Tunç'a Gezi Davası yanıtı
22:29 Polis saldırısında yaralanan Özer’in ailesine ziyaret
22:06 Mitingde gözaltına alınanlar serbest bırakıldı
22:00 İzmir'de Xızır Cemi düzenlendi
21:35 Ege Denizi’nde depremler sürüyor
21:23 Doğan Hatun: Çok dilli ve kültürlü mirasa sahip çıkacağız
21:16 Lübnan'dan Suriye'ye uyarı
21:13 Yangın faciasında tutuklu sayısı 22’ye yükseldi
21:09 Vanspor’a saldırı
21:01 Filistin’den Netanyahu’nun açıklamasına tepki
20:51 Lübnan’da yeni hükümet kuruldu
20:47 Fidan, İran Dışişleri Bakanı ile görüştü
20:36 Zelenski: Putin, savaşı sürdürmek için hazırlık yapıyor
20:31 Mitingde polisin saldırdığı genç beyin kanaması geçirdi
20:28 Kadınlar Havin Aşkan için eylemde
20:17 Su tankeri bombalandı
19:35 Uzun Yürüyüş Chauny kentinde
19:30 'Hakikatleri Araştırma Komisyonu’na ihtiyaç var'
19:22 AKP’li belediye oy almadığı köyün yolunu açmadı
19:06 Yürekli: Öcalan’ın özgürlüğünde ortaklaştığımızda çözüm de mümkündür
18:34 İbrahim Kalın İran’da
18:31 ‘Özgür Basın geleneği geri adım atmayacak’
18:24 İsrail’den Suriye’ye hava saldırısı
18:15 ‘Sınırsız Savunmalar’ kadınlarla buluştu
18:06 12 yaşındaki çocuğu kaçıran kişi tutuklandı
17:57 Aziz Köylüoğlu’nun katledilmesine tepki yağdı: Hakikatin sesi susturulmaz
17:44 ‘Özgür Basın size boyun eğmeyecek’
17:39 İstanbul’da 8 Mart startı
17:26 Amed'te 'Öcalan’a özgürlük' talebi yankılandı
17:16 Kobanê’nin Aşmê köyüne SİHA saldırısı: 9 kişi yaralandı
17:12 ‘Aziz, Nazim ve Cihan’ın takipçisi olacağız’
16:12 Miting sonrası gazeteci ve halka saldırı
16:12 DEÜ'den tsunami uyarısı
15:48 Mersin ‘Özgürlük İçin Barış’ mitingine hazır
15:12 İHD: Türkiye gazetecilerin öldürülmesini aydınlatmalıdır
14:50 3 kentte hasta tutsaklar için eylem
14:44 Bir Grup Müslüman Aydın’dan 'çözüm' önerileri
14:43 ‘Çözüm Barışta’ konferansı: Kürt sorunu ve hakikatin direnişi
14:35 Bakırhan: Öcalan’ın Amedlilerle buluşmasını sağlayın
14:34 Geçiş Dönemi Adaleti Konferansı: İmralı’dan gelecek olan açıklamayı ele alarak çalışmalıyız
14:24 ÖHD kongresinde İmralı tecridine tepki
14:12 'Özgürlük' mitinginde Abdullah Öcalan’ın posterleri açıldı
14:03 Çiğdem Kılıçgün Uçar: 15 Şubat’ta 'umut hakkı'nı uygulayın
13:59 İzmir Körfezi kirlilik raporu açıklandı: Kirlilik üst seviyede
13:51 Cumartesi Anneleri Maksut Tepeli’nin akıbetini sordu
13:34 Bakırhan: Öcalan demokratik Türkiye’nin formülünü oluşturuyor
13:24 Hamas-İsrail arasında rehine takası devam ediyor
13:14 Tekdağ'ın faili bulunmadı, Diril'in akıbeti açığa çıkarılmadı
13:08 Amed'deki mitingte 'Öcalan'a özgürlük' çağrısı
12:54 DFG ve MKG: Katledilen meslektaşımızın kalemi yerde kalmayacak
12:35 DBP: Hakikati duyuran gazeteciler hedef alınıyor
12:08 Kadınlardan miting öncesi ‘jin, jiyan, azadî’ yürüyüşü
10:58 Gazeteci Ali Barış Kurt tutuklandı
10:49 Gazeteci Köylüoğlu'nun katledilmeden önceki değerlendirmeleri
10:47 Nehre atladığı iddia edilen genç kadının cenazesine ulaşıldı
10:30 Suriye’de her şey sil baştan
10:21 Ev hapsindeki gazetecilerin ilk duruşmaları görülecek
10:06 Gazeteci Aziz Köylüoğlu katledildi
09:59 Çandar: Öcalan’dan beklenen açıklama yeni bir dönemin miladı olacak
09:07 ‘Çözüm için anadilin önündeki engeller kaldırılmalı’
09:04 Mersin mitingi yarın: Özgürlük ve barışı haykıralım
09:04 İmralı döngüsünde komplo gerçekliği
09:01 DEDAŞ yüzde 98 engelli Türkiye’yi elektriksiz bıraktı
09:00 Şirnex'te talan da rant da AKP'li başkana ait: 2 yılda 933 milyon TL
09:00 08 ŞUBAT 2025 GÜNDEMİ
07/02/2025
23:41 Ferhad Şami: Bir MİT ekibi güçlerimizin elinde
23:06 Gazeteci Öznur Değer: Hakikatin çığlığı olmaya devam edeceğiz
22:20 Tişrîn çevresi bombalandı
21:50 Trump’tan Gazze için ‘acelemiz yok’ açıklaması
21:16 Amed'de Dünya Anadil Günü çeşitli etkinliklerle kutlanacak
20:56 Mitinge tag çalışmasıyla çağrı: Barış ve özgürlük için buluşalım
20:06 Açlık grevinde olan Mesutoğlu için tag çalışması
20:01 Dink suikastındaki kamu görevlilerinin davasında karar çıktı
19:44 Mersin büyük mitinge hazırlanıyor: Hep birlikte barışı haykıralım
19:32 Adana'da biri çocuk 3 kişi tutuklandı
19:26 Gazeteci Öznur Değer’e darp raporu verilmedi!
19:01 Dêrsim’de köylüler yol ve sondaj çalışmasına karşı çıktı
18:58 Türkiye'den Kobanê’ye bağlı köye saldırı
18:54 Ege Denizi’nde 4.8 büyüklüğünde deprem
18:46 DFG: Tutuklamalar gerçeği gizleyemez, Daştan ve Bilgin gazetecidir
18:21 Duhok’ta bir eve SİHA saldırısı
18:04 Birçok kentte ‘Barış için özgürlük’ mitingi çalışması
17:35 Temelli: Abdullah Öcalan’dan eminiz, mesele iktidar ne yapacak?
17:09 Gazeteci Öznur Değer tutuklandı
16:51 Gazeteci Ali Barış Kurt gözaltına alındı
16:41 Kandilli Rasathanesi’nden 4’üncü deprem raporu
16:28 Pınar Selek'in davası 'savunmasının akıbeti' için ertelendi
16:12 Sêrt kayyımına tepki: Senden ala hırsız mı var?
15:54 Gazeteci Öznur Değer'e tutuklama talebi
15:49 Emeklilerin protestosunda ‘Sefalet’ oyunu sahnelendi
15:47 Amed’de miting çağrıları aralıksız sürüyor
15:14 IFJ İran'daki gazetecilere yönelik baskıyı kınadı
15:13 Keskin Bayındır: İktidar çözüm için yol haritasını açıklamalı
15:03 Cizîr'de yasaklarda katledilenler unutulmadı
14:40 Evin Cezaevi’ndeki 27 kadın tutsağa ceza
14:29 Osman Kavala'dan Ayşe Barım açıklaması
14:01 Sewreg'de kadını katletme girişimi
13:47 Çiğdem Kılıçgün Uçar: Öcalan’ın özgürlüğü ertelenemez
13:43 UCM Trump'ın yaptırım kararını kınadı
13:22 Afet Yönetimi ve Dayanışma Derneği 2 yıllık stratejik planını açıkladı
12:31 Gazeteci Öznur Değer adliyeye sevk edilecek
12:11 Merkez Bankası yıl sonu enflasyon tahmini arttı
12:08 Fidanlığa adliye yapılması kararına itiraz
11:59 2 yaşındaki Sıla Yeniçeri davasında karar verildi
11:50 Aileler İmralı’ya gitmek için başvurdu
11:37 Dêrsim Belediye Eşbaşkanı Birsen Orhan'a ceza
11:32 Gazetecilerden Adalet Bakanlığı’na İmralı başvurusu
11:31 Ege'de depremler sürüyor: Tsunami uyarısı
11:02 Halide Türkoğlu: Abdullah Öcalan'la görüşmeler yasal çerçeveye kavuşturulmalı