'Ruhsuzluk toplumlara çökmek üzere, ama şafağın sökmesi an meselesi'

img
İZMİR - Neoliberal politikaların yarattığı bireyselleşmenin sonuçlarına dikkat çeken sosyolog Azad Barış, "Bu yüzyılda, ruhsuz zamanın kendisi kabus gibi toplumların üzerine çökmek üzere. Ama şafağın sökmesi de an meselesi" dedi. 
 
Sosyologlar tarafından uzun yıllardır tartışılan toplumsal erozyon, çürüme ve duyarsızlık kavramları özellikle son yıllarda yaşanan felaketlerde kendisini yeniden gündeme getiriyor. Sosyal bilimciler bunun, dünyada egemen olan kapitalist sistemin 1980'lerden itibaren uygulamada olan yüzü neoliberalizmin yarattığı "bireyin" sonucu olduğunu vurguluyor. Sistemin bireyselleşme ve yalnızlığa ittiği insanların zamanla taraflaşması ve karşı tarafa karşı duyarsızlığı olarak tanımlanan olgunun sonucu ise toplumu bir çürümeye götürdü. Wan depremi sonrası yardım kolilerine konulan taşlar, Hatay depremi sonrası bölgenin etnik yapısının tartışma konusu yapılması, Bolu Kartalkaya'da yaşanan yangın sonrası yanan otelin önünde fotoğraf çektirmeye gidenler yaşanan çürüme ve duyarsızlığı gözler önüne seriyor.
 
Sosyolog Azad Barış ile yaşanan toplumsal çürüme ve duyarsızlığın boyutlarını, nedenlerini ve çözümünü konuştuk.
 
Sosyal bilimciler, Türkiye'de sıkça toplumsal çürüme olduğunu ifade ediyor. Katılıyor musunuz, bu çürümenin kaynağı nedir?
 
 
Modern toplumlarda bireyler giderek artan bir şekilde yalnızlaşmayla varoluşsal kavramlarını inşa ediyorlar. Çünkü toplumla interaksiyon ilişki kurduğu andan itibaren zararlı çıkacağını düşünüyor. Bu yalnızlaşmanın bireylere kendisini bir yere ait hissetme ihtiyacını dayatıyor. 
 
Bu çürüme hiç şüphesiz toplumsal duyarsızlıkla ilgili. Toplumsal duyarsızlık sadece bireyleşmenin ortaya çıkardığı bir durum değil. Bu kriz toplumsal alanlara yayılıyor ve böylelikle toplumsal olayları ilgilendiren meselelerle ilgili ortaya çıkıyor. Yalnızca etik ve ahlaki bir çürüme de değil, aynı zamanda yapısal ve ideolojik çürümenin de ortaya çıktığını görüyoruz. Sürekli hız kazanan toplumsal gelişim süreçleri ve neoliberalizmin sosyo-ekonomik ile sosyo-kültürel etkileşimleri bireyselleşmeyi bencilleşme olarak öne sürüyor. Bu aynı zamanda siyasi hayatımıza da yansıyor. Zamanla karanlık odalar ortaya çıkıyor. Bu odaların içinde herkes kendisine göre, kendine uygun olanı seçiyor, kendisine uygun olmayanı bir şekilde bastırıyor ve yok sayıyor. Böylelikle nefretten toplumsal kutuplaşmaya varana kadar sonuçlar ortaya çıkıyor. Bu dünyanın değişik yerlerinde aynı paralellikte gelişim gösteren kolektif bir çürüme. Alman sosyolog Ulrich Beck buna risk toplumu demişti. Modern toplumlarda bireyler giderek artan bir şekilde yalnızlaşmayla varoluşsal kavramlarını inşa ediyorlar. Çünkü toplumla interaksiyon ilişki kurduğu andan itibaren zararlı çıkacağını düşünüyor. Bu yalnızlaşmanın bireylere kendisini bir yere ait hissetme ihtiyacını dayatıyor. Siyasi bir mensubiyet edinen kişi karşıda olanların tamamını tehlike olarak görüyor. Bu ise kolektif felaketlerin karşısında tavır geliştirmemeye kadar varoluşsal risklere dönüşüyor. Kişi kendisini ilgilendiren olayı çok vahim bir olay olarak görebiliyor ama karşı taraftakilerin zarar görmesine karşı sevinç duyuyor.
 
Örneklerle açabilir misiniz, çürüme nasıl başladı?
 
Örneğin Kürtlerin maruz kaldığı baskıların tamamına baktığımızda hukuki olarak bir çürümenin olduğunu görüyoruz. Kürtler ya da Kürdistan'a dair uygulanan hukukun kendisi bir hukuksuzluk. Kürt ve Kürdistani olan her şey devletin önlem veya istisnai hukukuna tabi tutuluyor ve toplum buna ses çıkarmıyordu. Devlete içkin olan bütün kimlikler bundan rahatsızlık hissetmiyordu. Ancak Kürtlerle başlayan baskılama süreci toplumsal çürümeye doğru gitti ve bu çürüme yavaş yavaş kendisini Türklüğe içkin hissedenlere yansımaya başladı. Şu an karşı karşıya kaldığımız felaketlerin en büyüğünün bu olduğunu düşünüyorum. Papaz Martin Niemöller'in dediği gibi önce Kürtler, sonra muhalifler şu anda ise itiraz eden herkes gidiyor. Onları savunacak kimse kalmadı. Çürümenin gittikçe derinleşeceğini de görüyoruz. Sosyolog Debord, gösteri toplumlarında olayların en keskin halinin bile kişiye tesir etmediği zaman ne acı ne de trajedi olarak algılanmadığını söylüyor. Ama o mekanizmanın dişlileri zamanla zorbalığa alıştığından dolayı mekanizmayı çalıştıranı da içine alıyor. O nedenle sınırsız bir şekilde tüketime alışmış olanlar günün birinde kendileri de tükenirler.
 
Bıraktığınız yerden devam edecek olursak, yaratılan gösteri toplumunun emarelerini çok sık görüyoruz. Son olarak Bolu'da yaşanan otel yangını sonrası insanlar fotoğraf çektirmek için otelin önüne gitti. Ya da deprem, sel gibi diğer felaketlerde de yardımdan ziyade bir fotoğraf çektirme yarışı gördük. Bu davranışları nasıl açıklayabiliriz?  
 
Acıdan keyif almak ve otelin önüne gidip fotoğraf çektirmek, felaketleri görsel bir tüketim nesnesi olarak görmek ve gösteri toplumlarının hazcı tüketim alışkanlığının sonucudur. Ama o fotoğrafı çektiren şey sadece umarsızlık veya hassasiyet yoksunluğu değil. Ondan önce devlet erkinde yaşanan tartışmaların kendisi çok önemli. Çünkü hiçbir kurumun sorumluluk kabul etmediği bir tartışma yaşandı. Kurumların çürümesiyle alakalı bir şey aslında. Kurumlar bu kadar çürümüşse bu kurumlara tabi olan toplum bireyleri de çürür. Ne kadar birey o da başka bir soru. Kişi kendi üzerine düşünmüyor, kimliksel olarak sorgulama yetisi yoksa birey değildir. Bolu yangını sadece bir yangın değil, sorumlunun kimde olmadığı üzerine tartışma yürütülen bir felaketti. O felaketi toplum bir gösteri nesnesi olarak görüyor. Öte yandan siyasal kutuplaşma otoriter rejimlerin bilinçli olarak yarattığı toplumsal bir ayrışma, ötekinin acısını hissetmeme, ortak olmama durumudur. Hartmut Rosa bunu Rezonans teorisi ile açıklıyor. Bu teoriye göre empati kurmanın da ötesinde ötekinin acısını, yaşantısını, canlılığını hissetme çabası olmalıdır. O olmadığı zaman kendinizi başkasının yerine koyamaz, felaketlere karşı sahici, insani bir şey hissedemezsiniz. Dolayısıyla o fotoğraf farkında olmadan bu kadar hassasiyetini kaybetmiş ve 'haysiyetsiz' bir şekilde çekiliyor. İnsanın algılama kapasitesini zayıflatan bir mekanizmayla karşı karşıyayız. Neoliberalizm öyle bir şey, insanı ruhsuzlaştırıyor.
 
 Peki, bazı sosyal bilimcilerin ifade ettiği gibi insanlık hep ruhsuz ve duyarsız mıydı? Bu dönüşüm nasıl yaşandı?
 
 
İhtiyaç duyduğumuz şey toplumsal yüzleşme. Bu yüzleşme bir dönüşümü sağlayabilir.  Bunu ne kadar yasaklarsak travmalarımızla baş edemeyecek kadar zorluklar yaşayacağız.
 
Kapitalizm ilk ortaya çıktığı dönemlerde bu kadar umarsız, hassasiyetleri ortadan kaldıran bir şey değildi. Kapitalizm çok amansız ve sömürü düzenini inanılmaz mekanizmalar üzerine kuran, travmalar ortaya çıkaran bir sistemdi. Ama her zaman böyle değildik diye düşünüyorum. İdeolojik bölüşmelerin günlük hayatımızın olağan bir süreci olmaya başladığı andan itibaren böyle olduk. Siyasal ve psikolojik bir yabancılaşma yaşıyoruz. Eğlenceli olmayan insan iki şey düşünür. Birisi hayatta kalmaya çalışmak için çabalarsınız. Bu sosyal Darwinizmdir, güçlü olanın hayatta kalma çabası. Diğeri ise tamamen maddiyata endeksli ruhun boşaldığı bir alandır. Şu an karşı karşıya kaldığımız durum, ruhsuz bir dünyanın ürünüdür.
 
Kendi coğrafyamız üzerinde konuşacak olursak, eskiden Anadolu ya da Akdeniz dayanışması diye bilenen bir şey vardı. Bu coğrafya hiçbir zaman renkli bir mozaik olmadı, medeniyetin de beşiği değil, mezarıdır. Ama en azından kendi ölülerini gömecek kadar merhametliydi. Artık bu merhamet kalmadı. Komşu komşunun düşmanı haline geldi, herkes kapısını kilitlemek zorunda. Bu da toplumsal sınıfların değişimiyle alakalı bir şey. Kapitalist kentleşmeyle birlikte taşra tamamen bitti, sosyal ilişkiler değişime uğradı. Bu kayıtsızlık ve duyarsızlık da yaşadığımız trajedilerin tamamını görünmez hale getirdi. Bolu yangını veya Hatay depremi trajedileri karşısında bu kadar kayıtsız kalmanın ana unsuru bu, hızlı gelişim gösteren toplumsal gelişimlerdir. Ahlaki çürümenin bir erdem olarak sunulduğunu görüyoruz.
 
Batı Avrupa'yı övme anlamında söylemiyorum, ama en azından kendi tarihleri ile yüzleşebiliyorlar. Biz ise her şeyi saklıyoruz, üstünü örtüyoruz. Bunun sebebi toplumsal felaketlerin ortaya çıkmasına karşı duyulan korku. Çünkü hakikatin görülmesini istemiyorlar. Hatay depreminde kaç kişinin öldüğünü bilmiyoruz. Fakat yakınını kaybeden herkes yakınını kaybetmenin acısını yaşıyor. İhtiyaç duyduğumuz şey toplumsal yüzleşme. Bu yüzleşme bir dönüşümü sağlayabilir.  Bunu ne kadar yasaklarsak travmalarımızla baş edemeyecek kadar zorluklar yaşayacağız.
 
Sizin tabirinizle yaşadığımız bu "ruhsuz zamanda" geleceğe dair bir öngörünüz var mı? Bizi bir distopya mı bekliyor?
 
Biz zaten bir distopyada yaşıyoruz. Trump'ın dünyanın başına yeni bir Sezar gibi kesilmiş olması bir distopya olsa gerek. Hepimiz bu kabustan uyanmak istiyoruz. Erdoğan'ın 'Ortadoğu'ya demokrasi getireceğiz' demesi bir distopyadır. İran'ın bu kadar güç sahibi olması ya da Suriye'deki sözüm ona değişim. Yani cihadist grupların ortaklaşmasıyla yeni bir ülke inşa çabası bir distopyadır. Onun için çok umutlu konuşmanın doğru olmadığını düşünüyorum. Bizi daha karanlık bir sürecin beklediği aşikar. Bunun için insani kapasitemizi ötekini anlama üzerinden kurarak bir araya gelmemiz gerekiyor. Zayıflamış olan duyarlılığımızı güçlendirmemiz gerekiyor. Kutuplaşmaya, dost-düşman ayrımına, siyasi kurumların gittikçe güçlenmesine karşı daha demokratik ve alternatif olabilecek yönetsel bir aygıtın inşasına ihtiyaç var. Bunu ifade edenlerin sayısı az değil. Bunların bir araya gelmesi gerektiğini düşünüyorum.
 
Böylesi bir araya gelişler ve sosyal dönüşüm kapitalizm koşullarında ne kadar mümkün? Bunun bir yolu var mı?  
 
 
Sürekli bir zenginleşme ve sömürüye dayalı bu düzen, insanlığın ruh sağlığına, dünyanın zenginlik kaynaklarına ve maneviyatına zarar veriyor. Dolayısıyla liberal dünyanın korkmasıyla birlikte de bu gidişatın böyle gidemeyeceğini düşünüyorum.
 
Kapitalizm ve sağ Trump ile birlikte form değiştiriyor. Kapitalizmi eski modeliyle ele almanın yanlış olduğunu düşünüyorum. Örneğin eskiden radikal sağı da, faşizmi de veya totoliter rejimleri de tanımlayabiliyorduk. Artık her şey çok flulaştı. Bu yüzyılda, ruhsuz zamanın kendisi kabus gibi toplumların üzerine çökmek üzere. Ama şafağın sökmesi de an meselesi. Böyle gidemeyeceğini hepimiz biliyoruz. Liberalizm, sosyal demokrasi ve radikal devrimci düşüncelerin hemfikir olduğu ortak nokta, dünyanın bu gidaşatla felakete doğru sürüklendiği ve bunun durması gerektiği gerçekliğidir. Sürekli bir zenginleşme ve sömürüye dayalı bu düzen, insanlığın ruh sağlığına, dünyanın zenginlik kaynaklarına ve maneviyatına zarar veriyor. Dolayısıyla liberal dünyanın korkmasıyla birlikte de bu gidişatın böyle gidemeyeceğini düşünüyorum. Geri dönüşüm radikal devrimler sonucu değil de daha akılcıl, daha liberal ve sürdürülebilir dünyanın inşasıyla olacaktır. Ancak bu tabi ki anti-kapitalist ve zenginliğine zenginlik katan finans kapitalin durdurulması üzerinden olmak zorunda. Yani bu çürümenin yapısal dönüşümler olmadan restorasyonunun mümkün olmadığını önceki deneyimlerimizden görüyoruz.
 
Ama bazı yerlerde de Kelebek Etkisi bağlamında küçük de olsa rüyavari düşüncelerin de ortaya çıkması gerekiyor. Örneğin yanı başımızda Rojava hakikati var. 4 evliliğin caiz olduğu, kadınların insan olarak kabul edilmediği, Ezidi kadınların köle olarak satıldığı Ortadoğu'da cinsel eşitlikçi bir Rojava çok önemli. Bu tür fikirlerin ortaya çıkması gerekiyor. Umutlu olmamız gereken noktada burasıdır. Felaketlere karşı kişisel donanımlarımız ne kadar güçlü olursa olsun bu felaketlerle baş edemeyiz. Risk analizi yaparak bunu kolektifleştirmek gerekli. Hem akademi dünyası hem de alternatif düşünceler üreten siyaset kurumu bunu yapmak zorunda. Marks'ın deyimiyle trajediler öğreticidir. Oradan ders çıkarırsak tekrarlanmasını önleyebiliriz. Sürdürülebilir bir hayat inşa edilebileceğine ve bu ruhsuz dünya ne kadar karanlık olursa olsun küçücük bir yıldızın doğabileceğine inanıyorum.  
 
MA / Tolga Güney
 

Diğer başlıklar

02/02/2025
22:54 Silêmaniye’de Kormor gaz sahasına saldırı
22:09 HTŞ güçleri Qamişlolu 3 kişiyi kaçırdı
22:01 Tişrîn Barajı’ndan mesaj: Saldırılar irademizi kıramaz
21:18 Cizîr’de erkek şiddeti
21:15 Ege Denizi'nde 4.5 büyüklüğünde deprem
20:50 Tişrîn çevresi bombalandı
19:49 İsrail, Gazze’de 61 bin 709 Filistinliyi katletti
19:24 Eyn Îsa’da bir köy ağır silahlarla bombalanıyor
18:38 Ev İçi Şiddet Acil Yardım Hattı 3 bin 908 kez arandı
18:36 Ege'de 24 saatte 30'dan fazla sarsıntı yaşandı
18:28 Engelli çocuk şiddete uğradı
18:26 Amedspor sahasında berabere kaldı
18:22 ‘Barışı inşa etmek’ paneli: Barışta herkes kazanır
17:52 ‘Uzun Yürüyüş’ 13’üncü gününde: Hedefimiz Abdullah Öcalan'ın özgürlüğüdür
17:42 Ahmet el Şara, Arabistan’da
17:36 Merîwan’da bir kolber donarak hayatını kaybetti
16:52 CHP Şile İlçe Binasına taşlı saldırı
16:42 KCK davasından cezası onanan Beşer gözaltına alındı
16:21 Figen Yüksekdağ'ın ‘Sınırsız Savunmalar’ kitabı için imza günü ve söyleşi
15:52 ‘Onurlu bir barış için adaletsizlikler son bulmalı’
15:47 Sêrt’te irade gaspına karşı eylem: Çözüm isteniyorsa saldırılar durdurulsun
15:31 Berdan Öztürk: Umut Abdullah Öcalan’dır
14:53 BM’ye Werîşe Mûradî ve Pexşan Ezîzî için mektup
13:55 Esenyurt’ta miting: İmralı’dan mesaj net, Türkiye’nin demokratikleşmesidir
13:39 FİSA: 2024 Yılında 777 çocuk önlenebilir sebeplerden yaşamını yitirdi
13:30 Halk buluşmalarında İmralı vurgusu: Abdullah Öcalan 26 yıldır çözüm öneriyor
13:21 DEM Parti Şirnex merkez ilçede olağanüstü kongreye gitti
13:19 Çiğdem Kılıçgün Uçar: Devlet samimiyetin göstergesi olarak artık adım atmalı
11:42 Tişrîn Barajı’ndaki direniş 26’ncı gününde
11:18 'Faşist Lider, Şef Erdoğan' ifadelerine adli kontrol tedbiri
11:03 Sudan’da pazara düzenlenen saldırıda 54 kişi öldü
10:53 Yargıtay’dan Pınar Gültekin dosyası kararı
10:52 Jin dergi ‘Kadın ve Toplumsal Dönüşüm’ kapağıyla yayında
09:12 Bavê Teyar’ı rol arkadaşı anlattı: Yol gösteren bir yıldız oldu
09:10 Ermeni Meclisi Eşbaşkanı: Demokratik ulus sisteminde özgür yaşıyoruz
09:07 Ankara'daki yurttaşlar çözüm için Meclis’i adres gösterdi
09:06 Bayındır: Yüzyıllık kaybı telafi etme fırsatı var
09:03 Rojbin Bor: Rojava'yı sahiplenelim
09:02 Hatay'da 2 yılda değişen sadece zaman oldu
09:01 Temelleri 18 yıl önce atılan terminal açılamadı!
09:00 02 ŞUBAT 2025 GÜNDEMİ
08:40 Kobanê’de ev bombalandı: 7’si çocuk 10 yaralı
01/02/2025
22:54 'Uzun Yürüyüş’ 12'nci gününde
22:51 Qereqozak'a hava saldırısı
22:47 Sêrt’te gece gündüz kayyım protestosu
22:38 Sanatçı Xecê'den Ankara'da konser
22:25 MKM’den 34'üncü yıl dönüm kutlaması
21:12 'Yenidoğan Çetesi' sanıklarından Gönen intihar etti
21:00 Sezai Temelli: Muhatap da müzakereci de Öcalan’dır
20:22 İstanbul'da yarın 'özgürlük' mitingi düzenlenecek
19:29 Yüksel Güran ve Enes Güran farklı cezaevlerine sevk edildi
19:13 QSD'den 24 saatlik bilanço
18:28 Rojin Kabaiş’in şüpheli ölümünün aydınlatılması çağrısı
18:21 Bakan Tunç’tan anayasa açıklaması
18:14 DEM Parti'den Daştan’ın ailesine ziyaret
18:09 Gazete dağıttıkları için gözaltına alınanlar serbest
18:04 Avukat Sezin Uçar serbest
17:51 Kadınlardan geçici hükümete 'Fayyad El-Hays' tepkisi
17:34 Eskişehir’de 'barış' paneli: Öcalan örgütü ile görüşmeden nasıl olacak?
17:15 İran'da 1 ayda 13 Kürt tutuklu idam edildi
16:48 Wan'da esnaf ziyaretinde yoğun ilgi
16:34 Sera Kadıgil: DEM Parti’nin belediye kazanması yasak
16:28 Hasta tutsaklar Özğan ve Yılmaz için çağrı
16:21 İktidarın saldırı politikaları Dêrsim’de kınandı
15:41 İsteği dışında sevk, çıplak arama ve darp
15:31 Mersin'de irade gaspına karşı deklarasyon: Sessiz kalmayacağız
15:29 Ankara temaslarını aktardılar: Yasal adımlar atılmalı
15:28 ÖHD Amed’te yeni yönetimini belirledi: Tecrit devam ediyor
14:42 MSD Suriye’nin yeniden inşası gündemiyle toplandı
14:32 'KHK'lerle kadın emekçilerin ekonomik özgürlükleri ellerinden alındı'
13:59 Hamas 2 rehineyi daha teslim etti
13:49 Riha'da 'kent konseyi' seçilemiyor!
13:46 ‘Kayıplar için adalet istemekten vazgeçmeyeceğiz’
13:25 'Özgürlük' buluşması: Sorunun nedenlerini ortadan kaldırın
13:12 2,5 yıldır infazı ertelenen Rozerin Kurt tahliye oldu
13:03 Cumartesi Anneleri Bedirhan Tüysüz’ün akıbetini sordu
13:01 'İmralı'dan başlayan özgürlük Sêrt sokaklarına yayılacak'
11:46 Tişrîn Barajı’na saldırılar sürüyor
11:20 Sêrt Baro Başkanı: Seçme seçilme hakkının ihlali rutinleşti
11:10 Êlih kayyımı 19 kişiyi daha işten çıkardı
10:24 Ege Denizi’nde peş peşe deprem
10:23 Kız çoğunu katleden failler 19 yıl sonra tutuklandı
10:20 Cizîr’de bıçaklı kavgada bir çocuk yaşamını yitirdi
09:56 Sabri Ok: Koşullar değişmezse adım atılamaz
09:43 Kan kusan tutsağa çift kelepçeli muayene dayatması
09:21 Gazeteci Tolhildan: Özerk Yönetim dışlanırsa Suriye'de kaos devam eder
09:04 Karamus: Abdullah Öcalan sorunu çözecek kudrete sahip
09:03 Gabar’da petrol arama faaliyeti bin yıllık su kaynağını kuruttu!
09:01 Diş hekimleri 14 Şubat'ta iş bırakacak
09:01 PADÊ Üyesi: Meşru mücadelemizi sürdüreceğiz
09:00 01 ŞUBAT 2025 GÜNDEMİ
08:30 ABD'de uçak yerleşim yerine düştü
31/01/2025
23:46 Türkiye, Tişrîn Barajı’nın çevresini bir kez daha bombaladı
23:14 Tahliye edilen gazeteciler: Özgür Basın susturulamaz
22:37 ‘Özel halk otobüslerinin indirimli kart kullandırtmama kararı geri alınsın’
22:29 Kürt sanatçı Mazlum Akpolat tutuklandı
22:05 Kayyıma karşı ses çıkarma eylemi
20:40 Yer Bilimci Naci Görür: Depreme dirençli kentler mümkün
20:21 Ayşegül Doğan: Barışı iktidarın insafına bırakamayız, mücadeleyi yükseltmeliyiz
19:31 İzmir’de Kuzey ve Doğu Suriye’deki sistem konuşuldu
19:17 Kuzey ve Doğu Suriye köyleri saldırı altında
19:09 Riha'da mülteci kadınlar için açıklama
18:17 Atılım Gazetesi dağıtımı sonrası gerekçesiz gözaltı
18:01 HRW: Türkiye ve SMO’nun saldırıları savaş suçu niteliğinde
17:51 Balkan ülkelerinde gıda fiyatlarına karşı boykot başlatıldı
17:27 RTÜK, 4 kanala ceza yağdırdı
17:04 Tişrîn Barajı’nın çevresi bombalanıyor
16:59 Savcı, Bahtiyar’a verilen cezaya itiraz etti
16:45 Gazeteciler hakkında tahliye kararı
16:21 Anadolu Birliği Derneği’ne 'süreç' ziyareti
15:45 Zirgan’a bağlı köyler bombalanıyor
15:44 Suriyeli 65 aydından ‘ademi merkeziyetçi çözüm’ için çağrı
15:29 Ayşegül Doğan Tarsus’ta işçilerle bir araya geldi
15:28 Neslihan Şedal: Kadın yoksulluğuna karşı politik mücadele hattı örülmeli
15:17 İmralı Heyeti’nden tutsak kadın siyasetçilere ziyaret
15:01 Dilek Ekmekçi'ye ceza ve tahliye
14:47 'Toplumsal Barış ve Özgürlük Buluşmaları' başlıyor
14:43 Gülistan Kılıç Koçyiğit: Bayrak kirlilikleri örtme aracı olmuş
14:29 Amed'de Madde Bağımlılığı Danışmanlık ve Eğitim Merkezi açıldı
13:57 İşçiler, İzBB'ye 2 gün süre verdi
13:42 İmamoğlu: Mücadeleye devam edeceğiz
13:38 Sêrt’e kitlesel yürüyüş
13:14 'Savunma susturulmak isteniyor'
13:08 Adana’dan ‘Barış için 1 milyon imza’ kampanyasına çağrı
13:07 Şiddet faili müdür yardımcısının davasında tanıkların dinlenecek
13:07 Zehra Sebat’ın taziyesine kitlesel ziyaret
12:15 İmamoğlu’nun ifadesi tamamlandı
12:13 7 kentten Tişrîn Barajı’na akış
12:01 Bilirkişi: İddia doğru değil, Zeydan yasaklı bölgeden 13 kilometre uzaktaydı
11:54 Sêrt'te 6 kişi serbest
11:46 Miks’te yol protestosu: Halk kepenk açmadı
11:30 Yakılarak öldürülen Afgan işçi davasında ‘ödül’ gibi mütalaa
11:10 17 yaşındaki erkek ailesinden 4 kişiyi katletti
11:01 Alevilerden 'barış' paneli: Abdullah Öcalan'ın mesajı paylaşıldı
10:42 El Kaide’nin üst düzey yetkilisi Suriye’de öldürüldü
10:25 Aileler İmralı’ya gitmek için başvurdu
10:25 'Ruhsuzluk toplumlara çökmek üzere, ama şafağın sökmesi an meselesi'
10:15 Nergis Muhammedi: İdama karşı mücadele ahlaki bir sorumluluk
10:13 CHP’liler İmamoğlu için adliye önünde toplanmaya başladı
09:56 Çatışmalarda yakınlarını kaybedenlerin süreçten beklentileri
09:25 Ne unutulan ne de hakkıyla tanınan bir önder: Hürrem
09:13 Ağır hasta tutsak Güler'in elektrikli sandalye talebine ret
09:10 Ölmeden önce failin adını söyledi: Tutuklu yok, iddianame hazırlanmıyor
09:09 Wan'da 'Kadın Sığınma Evi' açılacak
09:08 MKM 34’üncü yılını Amed'de kutlayacak
09:07 Amed Baro Başkan Yardımcısı: Anayasa'da eşit yurttaşlığa ilişkin düzenleme yapılmalı
09:05 Remzi Kartal: Silahlanmanın gerekçeleri kalkmadan silah bırakılmaz
09:03 Bir duvarın tanıklığı, her gün yenilenen liste
09:00 31 OCAK 2025 GÜNDEMİ
08:27 KNK Eşbaşkanı Karamus: Birlik Kürtler için zorunluluktur