Sosyolog Saygılıgil: Aile yerine kadın bakanlığı olmalı

  • kadın
  • 09:05 4 Haziran 2018
  • |
img

İSTANBUL - Hükümetin kadını değil, aileyi esas alan politikalar yürüttüğünü belirten feminist sosyolog Feryal Saygılıgil, bunun da kadın cinayetlerini arttırdığını ifade ederek, "Aile yerine kadın haklarının telaffuz edildiği bir bakanlık hükümette yer almalıdır" dedi. 

Türkiye’de ataerkil sistemin en büyük yansımalarına maruz kalan kesimlerin başında kadınlar geliyor.  Son yıllarda “cinnet” adı altında işlenen kadın cinayetlerine her gün bir yenisi eklenirken erkekler tarafından çeşitli gerekçeler yaratılmaya devam edilerek cinayetler meşrulaştırılıyor.
 
Feminist sosyolog Feryal Saygılıgil, “cinnet” adı altında işlenen cinayetlere dikkat çekerek, kadına yönelik şiddetin altında yatan nedenleri anlattı. 
 
‘KADIN CİNAYETLERİNDE BAHANE: NAMUS’
 
Kadın cinayetlerinin en büyük gerekçesinin “namus” adı altında işlendiğini söyleyen Saygılıgil, “namus” kavramının ise şiddet ve erkek iktidarı anlamına geldiğini belirtti.  Saygılıgil, “Evlilik öncesi bekarete verilen önem, kadın sünneti, küçük yaşta zorla ya da görücü usulüyle evlenme, kadınların evlilik dışı ilişki kurmasının damgalanması, namusun görünen ve bedeli tutku cinayetlerine yol açan en ağır yüzüdür. Kimi zaman vakitsiz sokağa çıkmak, kimi zamansa pencereden bakmak bile namussuzluk olarak görülerek kadının yaşamını sonlandırabiliniyor” dedi. 
Kadınlardan “ahlaka uygun” ve toplumun onlardan istediği gibi davranmalarının  beklendiğini ifade eden Saygılıgil, bu beklentilerin dışında yaşayan, gelenekleri sorgulayanlarınsa fiziksel, psikolojik ve duygusal şiddete maruz kaldığını ya da öldürüldüğünü ifade etti.
 
MEDYANIN ROLÜ
 
Medyada; kadınların, şiddeti hak ediyormuş gibi gösterildiğinin altını çizen Saygılıgil, bunun yansımasını da şu örnekler üzerinden aktardı: “Bu durum, şiddetin ya da kadın cinayetlerinin meşruluk kazanmasına yol açar. Kadının özne ve birey olarak kabul edilmesinin önünde engel yaratır. Özel ve kamusal alanda kadınları annelik ve iyi eş üzerinden kurgulayan ve sunan erkek egemen sistem yapısı, buna uygun rol modellerini yaratır ve bu kavramları daima besler. Sınırlarını çizer. Aşk ve tutku yerine kadınlara uygun görülen sevgi ve sadakat kavramları dolaşıma sokulur. Çocuklarına bağlı, kocasına sadık, namusuna el uzattırmayan ideal kadın imajı, egemen olan yazın alanı ve görsel medya tarafından daima yeniden üretilir. Bu anlayışa göre kadının yeri evidir. Kamusal alana çıktığında erkek egemen zihniyetin izin verdiği ölçüde gezip tozmak, gülmek, giyinmek, çalışmak kısaca ‘haddini bilmek’, ‘namuslu’ davranmak durumundadır. Aksi halde toplum tarafından dışlanır ve ağır bir bedel ödeyebilir, öldürülebilir.”
 
'KADIN CİNAYETLERİ POLİTİKTİR’
 
Kadınların “kadın” oldukları için öldürüldüğünü söyleyen Saygılıgil, bu duruma erkek egemen politikaların yol açtığını belirtti. Saygılıgil, hükümetin bir birey olarak kadını değil, aileyi temel alan politikalar izlediğini söyleyerek,  şöyle devam etti: “Hükümet; kız çocuklarını, kadınları evliliğe mahkum etti. Kadınlar istihdam yasası ile sermayenin ucuz emek gücü haline getirildi. Aile, neoliberal politikaların hüküm sürdüğü, sosyal politikaların güçsüzleştirildiği ortamda yegane dayanak haline geliyor. Son dönemdeyse, Türkiye’de kısmi, güvencesiz olarak çalıştırılarak kadınlardan hem namusluca çalışıp para kazanması hem de ‘ev kadını’ olması bekleniyor. Tüm bu nedenlerle, kadın cinayetleri meselesini politik alandan soyut değerlendirmemek gerekir.” 
 
'AİLE YERİNE KADIN HAKLARI BAKANLIĞI’
 
Saygılıgil, kadınların yaşadıkları pratiklere karşı kendi aralarında kuracakları ağın önemli olduğuna vurgu yaparak, şiddetin önlenebilirliği konusunda şu uyarılarda bulundu: “Hukuk uygulayıcılarına toplumsal cinsiyet eğitimi verilmeli, nefret suçları acil olarak tanımlanmalı, haksız tahrik indirimi uygulaması acilen kaldırılmalı, sığınma evlerinde kimlerin görev yapacağı da dikkate alınarak sayıları çoğaltılmalıdır. Kadınları şiddetten koruyan politikalar yerine şiddeti önleyen politikalar ve uygulamalar gündeme gelmelidir. Aile yerine kadın haklarının telaffuz edildiği bir bakanlık hükümette yer almalıdır.”