DİYARBAKIR - Halk arasında “Hadım yasası” olarak bilinen cinsel istismar yasa tasarısına kadınlardan itiraz gelmeye devam ediyor. İnsan hakları savunucusu Avukat Reyhan Yalçındağ tasarıda yer alan çocuk tanımında “12 yaş” sınırlamasının toplumsal bir cinayete dönüşeceğini belirtti.
Adalet Bakanlığı tarafından hazırlanan çocuklara yönelik cinsel istismar yasa tasarısı Meclise sunuldu. Yasa tasarısının içeriğinde yer alan “12 yaş” sınırlaması, halk arasında hadım olarak bilinen kastrasyon uygulamasının cinsel istismarın önüne geçmeyeceğine dönük bir çok kesimden itirazlar yükselmeye başladı. İnsan hakları savunucusu Avukat Reyhan Yalçındağ, hayata geçirilecek yasa tasarısını ve olası sonuçlarını değerlendirdi. Tasarıda yer alan hadım uygulamasının failde intikam duygusu geliştirebileceğinden daha büyük felaketlere sebep olmasından duyduğu endişeyi dile getirirken “12 yaş” sınırlamasının ise toplumsal bir cinayete dönüşeceğinin altını çizdi.
‘KADINLARIN YILLARCA VERDİKLERİ EMEĞİN ÜRÜNLERİ ELLERİNDEN ALINIYOR’
Kadın cinayetlerine ilişkin düzenlemelerin yıllarca verilen emeğin ürünü olduğunu hatırlatan Yalçındağ, kadınların büyük çaba, emek ve mücadele ile elde ettiği kimi pozitif yasal değişikliklerin birer birer ellerinden alınmak istendiğini söyledi. Yalçındağ, “Bu yasal düzenlemeler öyle kendiliğinden yapılmadı. Kadına yönelik şiddetin önlenmesiyle ilgili sözleşme ve protokollerden tutalım da 130’u aşkın belediyenin de kadına yönelik şiddetle mücadele anlamında kadın sığınma evlerinin açılmasının zorunlu hale getirilmesine kadar birçok alanda verilen mücadele örneklerini sıralamak mümkün” diye belirtti.
‘MUHALEFETİN SESİ YOK EDİLMEK İSTENİYOR’
Son yıllarda yaşamın birçok alanında olduğu gibi çocuk ve kadın haklarını kapsayan düzenlemelerde bir geriye dönüşün yaşandığını ifade eden Yalçındağ, “Yüzyıl geriye götüren bir mantaliteyle karşı karşıyayız. Bu mantalite Meclis’te çoğunluğu elinde bulunduruyor. Bu durumu kötüye kullanarak yasalar oluşturuyor ve Meclis’ten geçiriyor. Muhalefetin tartışmasına dahi izin verilmiyor. Hali hazırda HDP milletvekilleri birçok gerekçeyle tutuklandı ve vekillikleri düşürülerek sayısal olarak azaltılmaya çalışılıyor. Tüm bunlar muhalefetin sesini yok etmekle açıklanabilir” diye kaydetti.
‘BİZ HUKUÇULAR EN ÇOK ENDİŞE DUYAN KESİMİZ’
Yalçındağ, ayrıca çoğunluğu elinde bulunduran iktidarın İslamist bir anlayışla toplumu dizayn etmeye çalıştığının altını çizerek hazırlanan yasalarında bundan nasibini aldığına değinerek, “OHAL KHK’leri zaten yaşamın birçok alanında bunun örneklerini gösteriyor. Dolayısıyla biz hukukçular bundan en fazla endişe duyan ve itirazını yükselten kesimiz” ifadelerini kullandı.
’12 YAŞ SINIRLAMASI BİR TOPLUMSAL CİNAYETTİR’
Mevcut gidişatın hukuki bir gidişat olmadığını dile getiren Yalçındağ, yeni oluşturulan yasa tasarısında 12 yaş sınırlamasına ilişkin şunları belirtti: “15-18 yaş arasına bile itirazımız varken niçin yaş tartışmasını yine açtılar? 18’i doldurmayan her birey çocuktur. Uluslararası sözleşmeler çok açık ve net belirtiyor. İnsanlık ailesi milyonlarca yıldan beri biriktirdiği değerlerle süze süze bir yere getiriyor ve bir tanım koyuyor. Bunların içinde binlerce sosyolojik tahlil var. O zaman 18 yaşını doldurmayan her bireye biz hukuki işlem yapma yetkisi tanıyalım. Ebeveynler niçin 18 yaşındaki bireylere veli olarak hukuki işlem yapıyor. ‘12 yaş üzeri çocuğun rızası varsa’ diye başlayacak ceza maddeleri. Bu korkunç bir şey bu bir cinayettir. Bana göre bu sadece bir hukuk cinayeti de değil. Aynı zamanda bu suça maruz kalan ve kalacak olan çocukların yaşamlarına bir kasttır. Fiziken yaşamışlar yaşamamışlar bu çok önemli değil benim burada anlatmak istediğim ruhun ölümüdür. Psikolojik olarak bitme durumudur. Düşünebiliyor musunuz bir çocuk bununla nasıl başa çıkabilecek. Bir de bunun toplumdaki dalgalanmasını düşünün.”
Medya ve toplumsal yapının erkek penceresinden yaklaştığını savunan Yalçındağ, “İstismara uğrayan çocuğun yargılama esnasında faile yapılacak “rıza” indiriminde çocuğun, ailesinin ve çevresinin üzerinde yaratacağı etkiyi düşünün. Bu bir toplumsal cinayet olur. Kişisel bir cinayet de değil toplumsal bir cinayete evrilir. Bu akıl ve hukuk tutulması haline son verilip tam tersine 18’ini bitirene kadar her birey çocuktur düzenlemesinden hareketle hukuk ve ceza davalarına bakılması gerekiyor” dedi.
‘RIZA ARAMAK CEZASIZLIK ANLAMINI TAŞIR’
Yalçındağ, “BM çocuk hakları sözleşmesinden tutalım da birçok özel düzenleme var. Dolayısıyla bunları nereye koyacak” diye sorarak şu ana kadar sonuçlanmış dosyalara bakıldığında da “Rıza” arayışının cezasızlık politikası anlamını taşıdığını savundu.
‘CEZALAR CAYDIRMIYOR ERKEK İSTİSMARI TEKRARLIYOR’
Geçmişe oranla cinsel istismar dosyalarında artışın olduğunu ifade eden Yalçındağ, ayrıca istismarı gerçekleştiren erkeklerin sonrasında da pişmanlık yaşamadığını ve başka çocuk ya da kadınlara uygulamaya devam ettiklerini söyledi. Son dönemde basına yansıyan sanatçı Bergen’i katleden erkeğin caydırıcı bir ceza sistemi olmadığından bugün de dört çocuğa istismardan tutuklanmış olmasının tesadüf olmadığının altını çizdi.
‘İYİ HAL İNDİRİMİNİN YELPAZESİ GENİŞ’
Hazırlanan yasa tasarısının en çok tartışılan iyi hal indirimini ortadan kaldırmadığına dikkat çeken Yalçındağ, toplumda “iyi hal indirimi” olarak bilinen uygulamanın yelpazesinin çok geniş olduğunu ve bir tanımının olmadığını dile getirdi. Çözümün bir parçasının cezaları artırmak olduğunu da belirten Yalçındağ, “Kadın cinayetlerinde ya da çocuk istismarlarında ısrarlı bir şekilde ağırlaştırılmış müebbet cezası üstünde durulup bunun istisnai durumları yaratılmasaydı bugün toplumsal bir kangrene dönüşmüş olan çocuk istismarları bu kadar çok artmayacaktı” belirlemesinde bulundu.
‘ÇOCUK EVLİLİKLERİ MEŞRU GÖRÜLÜYOR’
12 yaş sınırlaması ve iyi hal indirimlerinin uygulanmasının bir diğer amacının çocuk evliliklerinin meşru görülmesinden kaynaklandığının altını çizen Yalçındağ, “Böyle bir geçmişi olan çocuğun failiyle evlenmesinin önünü açmaya çalışıyorlar. Cezanın kısa tutulmasının bir nedeni de bu. Her türlü indirimden faydalandırmalarının nedeni de budur” dedi.
‘MECLİSTEKİ KADIN VEKİLLERE ÇOK İŞ DÜŞÜYOR’
Meclisteki kadın vekillerin ve özellikle iktidar partisi kadın vekillerin sorumluluğunun daha fazla olduğunu hatırlatan Yalçındağ, şunları kaydetti: “Bu düzenlemeyle ilgili Meclis’te söz söyleyecek tüm kadın vekillerin bir anne olarak düşünmesi gerekiyor. Kendi çocuğu daha korunaklı ve şanslı olduğu için bu düzenlemeleri görmezden gelemezsiniz. Bu ülkedeki milyonlarca çocuk tehdit altındadır. Fiziken ya da ruhen tehdit altındadır. İktidar partisinin kadın milletvekillerinde bir gram vicdan kalmışsa en büyük itirazı onların yapması gerekiyor.”
‘ÇOCUK BAKANLIĞI OLMASI GEREK'
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının sorunları çözmekten çok derinleştirdiğini vurgulayan Yalçındağ, çocuk ve kadın bakanlığının olması gerektiğini dile getirerek, “Bir kerelik tecavüzden ne çıkar’ diyen anlayışın, Bakan olduğu bir dönemden geçiyoruz. Kadının ve çocuğun yaşam hakkından sorumlu ancak adında kadına ve çocuğa yer vermek istemedikleri için Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı olarak adlandırdıkları Bakanlıktan bahsediyorum. Türkiye’de daha bir çocuk ve kadın bakanlığı yok. Çocuğun çocuk olduğu için doğan haklarını koruma altına alacak tüm toplumsal projeleri hayata geçirebilecek bir iktidar anlayışı olması gerekiyor. Böyle ucube yasa tasarısı getiren bir anlayıştan tabi ki bahsetmiyoruz” diye konuştu.
‘BU YASAL DÜZENLEME İSTİSMAR VAKALARINI ARTIRIR’
Yasal düzenlemeden sonra istismar olaylarında artışın olacağının endişesini taşıdığını söyleyen Yalçındağ, “Biz kadın hukukçular olarak bundan sonra yürütülecek davaları takip edeceğimiz için sözümüz olacak. Bu yasa Meclis’ten geçtikten sonra hangi istismarda azalma oldu diye sorularımız olacak. Ben daha fazla artacağından endişe ediyorum. Çünkü bu durum defakto bir cezasızlığı beraberinde getirecek. Aynı fail aynı suçu işlemeye devam edecek ve dışarıda fail olma potansiyeli olan insanlar ‘ne oldu ki üç beş ay yattı çıktı’ deyip rahatlıkla suç işleme fiillerini hayata geçirecek” diye vurguladı.
‘HADIM EDİLMİŞ ERKEK İNTİKAM DUYGUSU İLE YÖNELEBİLİR’
Yasa tasarısının da yer alan ve çok tartışılan kastrasyon “hadım” uygulamasının çözümden çok daha büyük felaketlere yol açabileceği uyarısında bulunan Yalçındağ, “Halk arasında söylenince bile insanların ciddiyetten koptuğu 'Hadım yasası' getirmişler. Bu toplumda kadınlar on yıllarca kolluk kuvvetleri tarafından nesnelerle tecavüze maruz kaldı. Mesele hadımla çözülebilecek bir mesele değil ki. Kimyasal hadımla falan siz bir sonuç elde edemezsiniz. Bu hastalıklı yapıya ağırlaştırılmış bir ceza vermediğiniz müddetçe bu suçu işlemeye devam edecektir. Hatta ben daha iddialı bir şey söyleyeyim fail açısından bu durum intikam meselesine dönüşür. Çok daha acımasız fiillere yönelebilir. Çünkü bu mantalitenin özünde erkekliğe çok korkunç bir övgü ve değer biçme olduğu için bunu elinden almaya çalıştığınız fail çıktıktan sonra çok daha vahim sonuçlar doğuracak fiillere yönelir. Bu mu sizin çözüm öneriniz? Bu daha hastalıklı bir toplum yaratacak” dedi.
‘KİMİN NEREDE DURDUĞUNU TOPLUM KAYIT ALTINA ALIYOR’
Yaşanan sürecin vebalinin herkesin boynunda olduğunu belirten Yalçındağ, özellikle Barolar Birliğinin üstüne düşen görevi yerine getirmesi gerektiğini ifade etti. Yalçındağ, “Toplumdaki kadın dinamiği var ve hala diri. OHAL kapsamında toplumun sesini duyuran her mecranın kapatıldığı, matbaa çaycısının dahi tutuklandığı bir dönemden geçiyoruz. Dolayısıyla bu süreç biraz sıkıntılı olacak. Bu vebal herkesin boynunda olacak. Meclis’te bulunan kadın vekillerin durduğu yer bunu belirleyecek. Bazı barolar üzerine düşeni yapmıyor. Başta Barolar Birliğine yapıyorum bu eleştiriyi. Kadınlar birçok konuda başardılar. Bu çocuklar bizim geleceğimiz. Onların ruhen aramızda olmadığı bir gelecekten gelecek çıkmaz. Bir demokrasi çıkmaz. Tarihi süreç, kimin nerede durduğunu toplum kayıt altına alıyor. Herkesin üzerine düşeni yapması gerekiyor.”
MA / Ayşe Güney – Rohat Rıfat Şahin