VAN - Tecavüze ve cinsel saldırıya karşı caydırıcı yöntem olarak yürürlüğe konulmak istenen “Kimyasal hadım” düzenlemesine karşı çıkan Van Ahtamara Kadın Platformu Sözcüsü Seher Kadiroğlu Ataş, düzenlemenin "her iktidarın kendi sapığını koruyacağı bir uygulama haline getirileceğini” söyledi.
Özellikle çocuklara yönelik cinsel suçların artması ile cinsel saldırı suçlularına, “Kimyasal hadım” olarak da adlandırılan ilaçla tedaviyi de içeren cinsel istismar yasa tasarısı, Başbakan Binali Yıldırım tarafından dün Meclis Başkanlığı'na sunuldu.
12 maddelik tasarıya göre, çocuğun cinsel istismarı suçu için öngörülen hapis cezasının üst sınırı 20 yıldan 40 yıla çıkarılacak. Suçun 12 yaşını tamamlamamış çocuğa karşı işlenmiş olması halinde ise, 30 yıldan 40 yıla kadar hapis cezası verilebilecek.
12 yaşını tamamlamamış çocuğa karşı cebir ve tehditle veya silah kullanmak suretiyle cinsel istismar suçu işlenmesi halinde de müebbet hapis cezası verilebilecek.
Tasarıya göre, cinsel suçlardan dolayı hapis cezasına mahkum olanlar hakkında tahliye edilme tarihinden 3 ay öncesinden başlamak üzere tahliyeden itibaren 5 yıla kadar, ayakta veya yatarak cinsel isteğin ilaçla baskılanması tedbiri alınabilecek.
Meclis’e sunulan tasarıya karşı başta kadın kurumları olmak üzere birçok kesimden ise tepki var.
‘TOPLUM BU NOKTAYA NASIL GELDİ?’ SORUSUNA YANIT VERİLMELİ
Van Ahtamara Kadın Platformu Sözcüsü Seher Kadiroğlu Ataş, kimyasal hadımdan önce üzerinde durulması gereken konulardan birinin son 10 yılda yüzde 700 oranında artan çocuk istismarı olduğunu ifade etti.
Bununla birlikte “Toplum bu sert tedbirleri gerektirecek noktaya nasıl geldi?” sorusunun yanıtının bulunması gerektiğini belirten Ataş, istismarın artmasının en önemli sebeplerinden birisinin toplum mühendisliğinin yanlış yapılması olduğunu kaydetti.
Kimyasal adım yöntemine başvurmanın engelleyici, önleyici bir çözüm olamayacağını vurgulayan Ataş, “Bu durumu sosyolojik, hukuki, eğitim, sağlık, kadın ve çocuk politikalarını ile ele aldığımızda net ortaya çıkıyor. Kimyasal hadım dediğimiz şey, çeşitli kimyasallar kullanılarak haplar ve iğnelerle mahkumun testosteron hormonu azaltılıyor. Böylece bir süre cinsel istek ortadan kaldırılıyor ve bu işlem kişinin rızası dışında gerçekleşiyor. İnsan bedenin bütünlüğüne kendi rızası dışında dokunulması insanlık suçudur. Bu suçları işleyen kişilerin çoğunun çocuklukta istismara uğrayan kişiler olduğunu biliyoruz. İlk önce çocuklarımızın cinsel tacize uğramasını engelleyecek yöntemlere başvurmalıyız. Bunların başında eğitim geliyor. Yine çocuklarımızı kime teslim edip, etmeyeceğimizi bilmemiz ve ailelerin çocuklarını nasıl koruyacağını anlatan eğitimler verilmesi gerekir” diye konuştu.
‘SONUNUN NEREYE VARACAĞI İYİ TARTIŞILMALI’
İstismarın, özünde toplumsal ve hukuki bir sorun olduğunun altını çizen Ataş, pedofili hastası olan kişilerin psikolojisi ve rehabilite sorunu, topluma kazandırma süreci, çocukların olmadığı alanlarda tekrar çalıştırılarak normal yaşama adaptesinin sağlanmasını ise komplike ve hassas bir olay olduğunu belirtti.
Ataş, mevcut yasaların bile uygulanmadığı, “iyi hal” indirimlerinin olduğu bir ülkede, hadım etmenin sonunun nereye varacağının iyi tartışılması gerektiği de söyledi. Bu durumla ilgili farklı yol ve yöntemler bulmak gerektiğini dile getiren Ataş, idam ve hadım gibi çözüm olmayan ve insanlık suçunu oluşturan çözümlerden vazgeçmek gerektiğini söyledi.
‘KİMLERE DANIŞILDI?’
Ataş, düzenlemenin alelacele yasalaştırılmak istenmesine ise şu sözlerle tepki gösterdi: “Hadım konusu gündeme getirilirken kimlere danışıldı? Çocuk hakları avukatları, psikologlar, sosyologlar, kadın hakları savunucuları, insan hakları savunucuları, özel kurumlar, inisiyatifler ve platformlarla görüşüldü mü? Kadın ve çocuk hakları konusu seçim malzemesi yapılacak bir konu değil. Toplumun da bunun bilincinde olması gerekir. Kimyasal hadım yasalaştığı zaman büyük haksızlıklar ve hukuksuzluklar ortaya çıkacaktır. Yani bu uygulama her iktidarın kendi sapığını koruyacağı bir uygulama haline gelecektir. Platform olarak bu konuyu teşhir edeceğiz ve her yerde bunu topluma anlatacağız.”
‘CİNSEL SAPIKLIĞI TAHRİK EDEN FETVALAR VERİLİYOR’
Ülkede dini kurumların cinsel sapıklığı tahrik eden ve tetikleyen '9 yaşındaki çocuklarla evlenebilir', 'Baba kızına şehvet duyabilir’ gibi fetvalar verdiğine işaret eden Ataş, yine dini vakıflarda yaşanan toplu istismar vakalarının cezasız bırakıldığını ifade etti.
Ataş, “Kadın üzerine uygulanan politikalar bugün sürekli kadını eve mahkum eden, cinsel meta olarak gören, emeği sömürülen aşamaya getirmiştir. Yine havuz medyası, cinsel istismarı, kadına yönelik şiddeti, taciz ve tecavüzü meşrulaştıran bir dil kullanıyor. Bunların önüne geçmek için eğitim şart ve en zor olanı da budur. Çünkü kimse eğitimle uğraşmak istemiyor. Bu önemli mesele doğrudan idam ya da hadım denilerek kestirilip atılıyor. Toplum bu yönlü eğitilmezse istismar suçları katlanarak artacaktır. Hadım hiçbir şekilde çözüm olamayacaktır” ifadelerini kullandı.
‘BU KARANLIĞI YIRTMA GÜCÜNE SAHİBİZ’
İstismar suçlarına dönük mevcut yasaların bile uygulamadığına dikkat çeken Ataş, “Halen istismarcıya iyi hal ve tahrik indirimi yapan bir ülkede hadım acaba neye çözüm olacak? Türkiye’de birçok sorun kaynağından uzaklaştırılıyor ve insanların dikkati başka yönlere çekiliyor. Hükümet, ‘mevcut yasa yetersiz, ben daha ağırını getirdim ve işimi yaptım' demek istiyor. Mevcut olanı uyguladınız mı ki yetersiz gördünüz? Halihazırda ülke Kanun Hükmünde Kararnamelerle, Olağanüstü Hal ve savaş koşullarıyla yönetiliyor. Hiçbir muhalif kesimin ses çıkarmasına müsaade edilmiyor. Toplum korku ile karanlığa hapsedilmiş bir durumda. Ancak kadınlar olarak bu karanlığı yırtma gücüne sahibiz. Kadının gülüşünden, giyimine, oturuşuna, evlilikteki görevine, sokaktaki yürüyüşüne, iş güvencesine kadar karışan eril, kirli ve kadını cariye gören bakışın tamamen yok olması gerekiyor. Bunun için de 8 Mart alanlarından aldığımız güçle, meşru her yolu kullanacağız ve insanlık dışı uygulamaların karşısında olacağız” dedi.