DAİŞ zulmünü yaşayan kadınlar: Minbiç’e girmek isteyenler dün neredeydi?

img

İZMİR - DAİŞ zulmünü yaşayıp, göç ettikleri İzmir’de yaşamlarını sürdüren Minbiç’li Arap kadınlar, yaşadıklarını anlattı. Kadınlar, Türkiye’nin Minbiç’e girme planlarına dair “Bugün Minbiç’e girmek isteyenler, dün DAİŞ bizi esir alırken, tecavüz ederken neredeydi?” diye sordu. 

Suriye iç savaşında ülkenin birçok kentini ele geçiren DAİŞ çeteleri için ele geçirdikleri bu kentlerin en önemlilerinden biri Minbiç’ti. Çetelerin halka uyguladıkları zulüm nedeniyle binlerce insan evlerini ve topraklarını terk etmek zorunda kaldı. Bunlardan bir kısmı o dönem Türkiye’ye geldi. Halka zulmeden çetelere karşı Demokratik Suriye Güçleri (QSD) tarafından 1 Haziran 2016 günü başlatılan operasyon sonucunda kent 73 gün sonra çetelerden temizlendi. 
 
Kentin özgürleştirilmesi sonrası Minbiç halkı büyük ölçüde evlerine dönerken, İzmir’e göç eden ailelerin bir kısmı halen kentlerine dönememiş değil. 
 
Burada topraklarına geri dönme umudu içerisindeki Minbiçli Arap kadınlar, yaşadıklarını DAİŞ zulmünü Mezopotamya Ajansı’na  (MA) anlattı. 
 
Halep’e bağlı Hadır köyünden 4 yıl önce İzmir’e gelen E.M. ve ailesi, Rus savaş uçaklarının köylerini bombalamasıyla kaçarak kurtulmuş. DAİŞ’in köylerini basması sonrası yaşadıklarını dün gibi hatırlayan E.M., çete mensuplarının köylerine girer girmez kadınların kara çarşaf giymeleri gerektiği yönünde talimat verdiğini söyledi. E.M., yaşadıklarını “DAİŞ’liler kadınlara, ‘Elleriniz, yüzünüz, ayaklarınız gözükmeyecek. Siz kadınsınız, siyahlar içinde olmalısınız yoksa haramsınız. Hangi kadın yüzü açık görünürse katledilecektir’ diyorlardı. Sigara içmek yasaktı. Sigara içeni gördükleri an hemen idam ediyorlardı. Kafalarını kesiyorlardı. Onlara en ufak bir tepki gösteren insanları katlediyorlardı. DAİŞ’ten korkuluyordu. Hele küçük kız çocuklarımız çok korkuyorlardı. Eteğimizin altına girip saklanırlardı” sözleriyle anlattı. 
 
‘DAİŞ’İN GİRDİĞİ KÖYLERDE ONLARCA CENAZE TOPRAK ALTINDA’ 
 
Köylerindeki bazı kişilerin DAİŞ’lilerin gelmesini fırsata çevirdiklerini de dile getiren E.M., “DAİŞ’e göre kadın köleydi zaten. Köyümüzde bulunan bir adam bunu fırsat bilerek gidip küçük bir kız çocuğuyla evlenmek istedi. Kızı alıp kaçırdı ve evlendi. DAİŞ çeteleri bunu duyunca hemen geldiler köye. Adamın eline kazma kürek verdiler ve ‘kaz’ dediler. Adam kazdı ve daha sonra adamı makinalı tüfekle öldürdüler. Sonra, O’nun üzerine toprak attılar. Evlendiği kızı da kendileri aldı. Yani DAİŞ’in girdiği bütün köylerde onlarca köylünün cenazesi toprak altında” dedi. 
 
‘KÜÇÜK KIZLARA TECAVÜZ EDERLERDİ’ 
 
1 yıl boyunca DAİŞ’in zulmü ve esareti altında kaldıklarını söyleyen E.M., kendisi ve ailesinin evden hiç çıkmadığını, çıksalar dahi kara çarşaf giydiklerini söyledi. Evlerinin yanında bulunan camiden dışarıyı gizlice gözlediklerini ifade eden E.M., tanıklıklarını şu sözlerle anlattı: “DAİŞ çeteleri köyde gençleri, çocukları ve kadınları cami avlusunda başlarından tutup kesiyordu. İdam ediyordu. Her an bizim eve gelebilirler, çocuklarımı benden alabilirler korkusu vardı bende. Geceleri uyamıyordum. DAİŞ çeteleri küçük kızlara tecavüz ederdi ve biz de görürdük ama korkudan hiçbir şey diyemiyorduk.” 
 
Köylerindeki kadınların DAİŞ’lileri gördükleri zaman kaçtıklarını ya da kendilerini gizlediklerini dile getiren E.M., şöyle devam etti: “DAİŞ köye geldiğinde hangi evde kim var biliyordu. Kadınların evine girerdi, tülbentlerinin altından onlara bakardı. Güzel olan bütün kadınları zorla alırlardı. Kadınlar, kafaları kesilecek korkusuyla hiçbir şey diyemiyordu. Ama hepsinin gözleri, ‘bizi kurtarın’ dercesine bakıyordu. Zorla aldıkları kadının ailesine, ‘Bu kızı, nüfusumuz çoğalsın ve nikahlı sayımız artsın diye alıyoruz’ diyorlardı. Kadınlar gidince aileleri arkalarından ağlardı. Kimse hiçbir şey yapamıyordu. Tüm bunların hepsine şahit oldum.” 
 
‘HER GÜN ÖLÜYORUZ’
 
DAİŞ’lilerin köydeyken kendilerine sürekli “Müslümanız” dediklerini ama hiçbir Müslümanın insan öldüremeyeceğini söyleyen E.M., “İslam kimseye ‘öldürün, asın, kesin, taciz edin, tecavüz edin’ demiyor. DAİŞ Müslüman değil. DAİŞ denilince zulüm, esaret geliyor aklıma. Şu an bile anlatırken yaşananlar gözümün önüne geliyor. Katledilenler bir gün öldü ama biz her gün ölüyoruz” diye anlattı. 
 
‘GECELERİ UYUYAMIYORUM’
 
E.M., her gece gözlerini kapatırken yaşadıklarının gözlerinin önünden gitmediğini de dile getirdi.
 
Yaşadıklarının ve tanıklıklarının ağırlığı altında olduğunu belirten E.Ö., bunu “Artık uyamıyorum. DAİŞ çetelerinin öldürdükten sonra gülmeleri ve çığlık sesleri hala kulaklarımda. Kabullenemiyorum hiçbir şeyi. Türkiye’de dahi kalmak istemiyoruz” cümleleriyle söze döktü.
 
Onun yaşadıklarının bir benzerini yaşayan K.E. de Suriye’nin Minbiç kentinden İzmir’e göç etmiş. 
 
DAİŞ’in köylerini basmadan önce tüm din, dil, kültürden herkesin özgürce yaşadığını anlatan K.E., DAİŞ zulmünün altında bir yıl kaldıklarını dile getirdi. K.E., “Minbiç’teyken 15 günde bir gözlerim için sürekli doktora gitmem gerekiyordu. DAİŞ topraklarımıza girdi ve artık gidemedim. Çünkü kadınların doktora gitmesi yasaktı. DAİŞ köye geldiğinde köyün bazı gençleri sırf DAİŞ’liler kardeşlerine, annelerine tecavüz etmesin diye onlardan yanaymış gibi davranmak zorunda kaldı. Köylerini korumak için ve güven altında olmak için mecburdular. Gençlere rağmen çok saldırılar, ölümler, katliamlar oldu. Tecavüzler had safhadaydı. Biz de artık bu zulme dayanamayıp kaçtık” diye konuştu.
 
K.E.’nin anlatımlarına göre, DAİŞ’liler “zekat” adı altında köylülerden haraç kesiyordu. Onlara boyun eğmek zorunda kalan halkın ise, bir şey istediklerinde hep iki katını verdiklerini anlatan K.E., çetelerin zengin olanları sömürmek için hep dini ön plana sürdüğünü, yetimlerin bile zekat adı altında paralarını zorla aldıklarını kaydetti.
 
‘KARDEŞİMİ ALMASINLAR DİYE AMCAMIN OĞLUYLA EVLENDİRDİK’ 
 
Bu nedenle “Onlar Müslüman değillerdi” dediği çetelerin küçük büyük fark etmeksizin bütün kadınlara el koyduğunu söyleyen K.E., şunları anlattı: “Benim 14 yaşında küçük bir kız kardeşim vardı. DAİŞ bizden almasın diye amcamın oğluyla evlendirmek zorunda kaldık. DAİŞ gelip kardeşimi istediğinde evlidir diyorduk. DAİŞ, küçük kızları esareti altına almasın diye onları mecburen evlendiriyorduk. Evli olup da nikah kağıtları olmayan kadınları da zorla çocuklarından ailelerinden alırlardı. Arabaya koyar götürürlerdi.
 
‘DAİŞ, ‘okul okumak yasaktı’ diyordu. Benim amcamın oğlu öğretmendi ve O’nu alıp sıkıştırdılar. ‘Öğretmensin çocuklara ders vermek istiyorsan bizim kuralılarımızı öğreteceksin’ diye tehdit ettiler. Çocuğun ne öğreneceğine onlar karar veriyorlardı. Kadınların haram olduğunu söylüyorlardı hep. İçki ve sigara içmenin, kadınlara dokunmanın yasak olduğunu söylerlerdi; ama kendileri yapardı. Çünkü ‘Biz Allah’ın savaşçılarıyız’ diyorlardı. Ama Allah ‘katledin’ demiyor.” 
 
‘KATLEDİLENLERİN GÖZLERİ GÖZLERİMİN ÖNÜNDE’ 
 
DAİŞ’lilerin sabah namazına gelmeyenleri not ettiklerini ve onları evlerinden alıp, camide idam ettiklerini de anlatan K.E., “DAİŞ hukuku kabul edilebilir değildi. Ben de asla kabul etmeyeceğim. Onlar geldiği zaman herkes sokaklarda bağırıyordu kaçın diye. Sonunda mecburen kaçtık köyden” dedi. 
 
 “Gözlerimi kapattığımda uyuyamıyorum, katledilen insanların gözleri gözlerimin önünden gitmiyor” diyerek, yaşadıklarını hiçbir zaman unutmayacağını söyleyen K.E.,  bir gün mutlaka topraklarına geri dönmek istediğini ifade etti.
 
‘DAİŞ ZULMEDERKEN MİNBİÇ’E GİRMEK İSTEYENLER NEREDEYDİ?’
 
En çok tüm bunları yaşarken sessiz kalınmasına öfke duyan K.E., bu tepkisini ise “DAİŞ bize bu zulmü yaparken, bizi esir altında tutarken öldürürken, tecavüz ederken bugün Minbiç’e girmek isteyenler neredeydi?” diyerek dile getirdi.