Şakar: Öcalan’ın özgürlüğü Türk-Kürt ilişkilerinde yeni bir devir açar

img

ANKARA - Abdullah Öcalan'ın avukatı Mahmut Şakar, "umut hakkı"nın ayrım gözetmeksizin uygulanması gerektiğini belirterek, "Öcalan’ın özgürlüğü sadece tarihsel bir haksızlığın giderilmesi anlamına gelmeyecek, Türk-Kürt ilişkilerinde yeni bir devir açacak" dedi. 

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan, uluslararası güçlerin ortaklığıyla 9 Ekim 1998 tarihinde Suriye'den çıkarıldıktan sonra 15 Şubat 1999'da Türkiye'ye getirildi ve İmralı Adası'nda bulunan F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi'nde tek kişilik hücreye konuldu. Öcalan'ın Suriye'den çıkarılmasının üzerinden 27 yıl geçerken, bu süreçte tüm ulusal ve uluslararası hukuk kuralları da ihlal edildi. Özelikle İmralı sürecinde Öcalan'a dönük hukuk ihlalleri hiç son bulmadı. İmralı'dan başlayarak tüm cezaevlerine yayılan ihlallerin başında ise "umut hakkı"nın uygulanmaması geldi. 
 
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) göre, müebbet hapis cezasının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne uygun sayılabilmesi için, cezanın verildiği andan itibaren hem hukuken hem de fiilen "indirilebilir" olması gerekiyor. Ayrıca belirli bir süre sonunda (en fazla 25 yıl) gözden geçirme imkanının bulunması zorunlu. Ancak Türkiye'deki ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası, bu imkanı ortadan kaldırıyor. 
 
AİHM, Mart 2014 tarihli kararıyla, Öcalan'ın "umut hakkı"nın ihlal edildiği yönünde karar verdi. "Öcalan-2 Türkiye" kararında, "ölünceye kadar hapis cezası"nın işkence yasağının ve dolayısıyla "umut hakkı"nın ihlali olduğuna vurgu yapıldı. Aradan 11 yıl geçmesine rağmen AİHM kararına dair herhangi bir düzenlemeye gidilmedi. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi (AK BK) de Türkiye'den söz konusu duruma dair düzenleme yapmasını istiyor. 
 
"Umut hakkı" sadece Öcalan'ı değil, cezaevlerinde 4 bini aşkın tutsağı ilgilendiriyor. Ayrıca Kürt sorununun çözümü noktasında başlatılan Barış ve Demokratik Toplum Süreci'nin en belirleyici dinamiği haline geldi. Öcalan'ın "umut ilkesi" olarak tariflediği "umut hakkı"nın uygulanması, birçok çevre tarafından sürecin ilerlemesi için atılması gereken ilk adımlardan birisi olarak değerlendiriliyor. 
 
Abdullah Öcalan’ın avukatlarından Mahmut Şakar, "umut hakkı"na dair merak edilenleri ve uygulanması halinde sürece olası etkilerini değerlendirdi. 
 
"Umut Hakkı (Right to Hope)" kavramının kökeni ve temel felsefesi nedir? Bu hakkın AİHS'de yer alan "işkence ve insanlık dışı muamele yasağı" ile nasıl bir bağı bulunuyor? 
 
"Umut hakkı" kavramına giden yolu açan teorik yaklaşım aslında "insan onuru" kavramıdır. Eşit ve saygıyı hak eden bir varlık olma ifadesi özellikle İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra uluslararası sözleşmelerin ve hukukun merkezine yerleşmiştir. Kavram pek çok ülkenin anayasasına girmiş durumdadır. Mesela Almanya Anayasası'nın ilk maddesi “İnsan onur ve haysiyeti dokunulmazdır” der. Nitekim temel konumuz olan "umut hakkı" ve bunun AİHM tarafından kabulü de Almanya Anayasa Mahkemesi'nin 16 Ocak 2010 tarihli kararından esinlenmektedir. Bu karar AİHM’nin "umut hakkı"na dair içtihatlarını önemli ölçüde etkilemiştir.  
 
Almanya’da iltica başvurusu reddedilen ve iade edilmek için tutuklanan bir Kürt vatandaşının başvurusu üzerine Anayasa Mahkemesi bu kararı oluşturmuştur. Karar, vatandaşın Türkiye’de ceza alması halinde ölünceye kadar cezaevinde kalmasını “Acımasız, gayri insani, aşağılayıcı” olarak tanımlar. Kararda, bu cezaya çarptırılan birinin özgürlüğünü yeniden kazanma ümidini yitirmesinin insan onuruyla bağdaşmadığı yazar. Mahkeme, ayrıca devlet başkanlarının özel af yetkisi gibi müesseselerin bunu karşılamadığını, yasayla düzenlenen ve yargı tarafından denetlenebilir bir yolun olması gerektiğini ifade eder. Almanya zaten bu sorunu Anayasa Mahkemesi’nin 21 Haziran 1977 tarihli kararıyla ele almış, yaşam boyu özgürlükten mahrum bırakılmayı anayasaya aykırı bulmuştur. Bu karar sonrasında şartlı tahliye mekanizmasını düzenleyerek, 15 yılı tamamlayan müebbet hükümlüsünün şartlı tahliye başvurusuna olanak tanımıştır. "Umut hakkı" ile ilgili hukuki tartışmaların kökenini bu karara bağlayabiliriz. 
 
AİHM Büyük Daire’nin 9 Temmuz 2013 tarihli "Vinter ve Diğerleri/Birleşik Krallık" davasında verdiği karar ise, "umut hakkı" ile ilgili temel çerçeveyi oluşturmuştur. Büyük Daire, "Şartlı tahliye ihtimali bulunmayan müebbet hapis cezalarını", sözleşmenin 3. maddesi olan "işkence yasağı"nın ihlali olarak değerlendirmiştir. "Vinter" kararında mahkeme, ilk defa müebbet cezaların sözleşme ile uyumlu olması için hem salıverilme hem de gözden geçirme ihtimalinin bulunması gerektiğini ve bunun da cezanın verildiği andan itibaren var olması gerektiğini vurgulamıştır. Mahkeme daha sonraki kararlarında da (‘Öcalan 2 /Türkiye” kararı dahil) bu çizgisini geliştirerek sürdürmüştür.
 
Tüm bu kararlarda açığa çıkan temel kriterleri şöyle ifade edebiliriz: "Cezanın hukuken ve fiilen gözden geçirilebilir olması, belirli bir süre ardından (en fazla 25 yıl) bunun yapılması, bu sürecin usuli güvencelere bağlanması, tutulma koşullarının da kişinin topluma uyumunu sağlayacak durumda olması.
 
Türkiye'de "umut hakkı" önündeki engeller neler, nasıl bir düzenleme yapılmalı? 
 
Türkiye’de ağırlaştırılmış müebbet cezalarının "indirilemez" veya "şartlı tahliye olanağı olmadan ölünceye kadar sürmesi" Türk Ceza Kanunu, Terörle Mücadele Kanunu, İnfaz Kanunu gibi yasalarda düzenlenmiştir. Bu açıdan sorun yapısaldır ve yasal bir değişiklik yapılmadan çözülmesi mümkün değildir. Zaten AİHM kararlarının uygulanmasından sorumlu olan Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin genel tedbirlere odaklanması ve tüm ara kararlarında nasıl bir yasal değişiklik yapılacağını Türkiye’ye sorması, 17 Eylül 2025 tarihli ara kararında Meclis'te bekleyen yasal değişiklik önerilerine vurgu yapmasının nedeni de budur.
 
Yasal değişiklik olmadan "umut hakkı" ile ilgili bir gelişmenin olması zor. Çıkarılacak olan yasaların istisnasının olmaması, ayrım gözetmeksizin herkese eşit ve fiilen de uygulanabilir olması lazım.
 
Yasal değişiklik olmadan "umut hakkı" ile ilgili bir gelişmenin olması zor ama mesele sadece bununla da bitmiyor. Aynı zamanda çıkarılacak olan yasaların istisnasının olmaması, ayrım gözetmeksizin herkese eşit ve fiilen de uygulanabilir olması lazım. Örneğin bugün Cezaevi İdare ve Gözlem Kurulları adı altında memurlardan oluşan bir mekanizma var. Kendi başına bir sorun odağı haline gelmiş ve adeta tahliye sistemini ortadan kaldırmış durumda. Bu reel durumları da gözönüne alarak müebbet cezaları gözden geçirilmesi için işleyen, siyasi mekanizmadan bağımsız, erişilebilir ve yargı denetimine tabi bir mekanizma oluşturulması gerekiyor. Bunun da elbette sivil toplum ve ilgili kurumlarca izlenebilmesine de olanak tanınması lazım.  
 
Barış ve Demokratik Toplum Süreci'nin başaktörü olan Abdullah Öcalan'ın "umut hakkı"nın sağlanmamasındaki temel siyasi amaç nedir? Bu durum Kürt sorununun demokratik çözümüne nasıl bir ket vuruyor?
 
15 Şubat 1999’dan bu yana Sayın Öcalan’ın merkezinde olduğu özel idari ve hukuki rejiminin inşası kesinlikle Kürt meselesinin doğası ve yapısal durumuyla doğrudan ilişkilidir. İmralı tecrit sisteminin idare ediliş biçimi, Kürdistan’a uzun yıllardır uygulanan/dayatılan kolonyal idari ve hukuki yaklaşımla benzerdir. Bu yönüyle İmralı tecrit sistemi, genel kolonyal idarenin mikro halidir. Buradan hareketle son çeyrek yüzyılın Kürdistan tarihini ve siyasetini İmralı sistemi üzerinden okumak da mümkün. Yine Türkiye rejiminin adım adım nasıl "norm dışı" bir iktidar modeli olarak kendini genelleştirdiğini de İmralı’ya bakarak takip edebiliriz. 
 
İmralı Adası, ilk günden itibaren olağanüstü bir idari yönetim mantığıyla, mevcut yasal düzenin bile 5 millik askeri yasak bölgenin dışında bırakıldığı, keyfiliğin temel kural olduğu idari-hukuki bir rejim olarak inşa edildi. Burada oluşan birikim-tecrübe 2005 yılından itibaren yasalara yedirildi. İnfaz Kanunu, CMK ve benzeri yasalarda yapılan ve sadece Öcalan’a uygulanan düzenlemeler var. Bir de Öcalan gözetilerek istisnai hükümlerin konulduğu, “Öcalan’a uygulanamaz” düzenlemeleri eklersek bir "Öcalan Külliyatı"ndan bahsedebiliriz. Kürt meselesinde izlenen inkarcı ve asimilasyoncu siyaset nasıl hükümet, idare ve yargı ortaklığıyla sürdürüldüyse, aynı koalisyon Öcalan’a uygulanan tecrit ve infaz rejimini yaratmış ve günümüze kadar da sürdürmüştür. Özcesi her iki olgu da yapısal ve kişileri aşan bir siyasetin ürünüdürler. Öcalan’a yaklaşım ile Kürt halkına yaklaşımdaki derin ilişki muhatap oldukları hukuksuz rejimin benzerlikleriyle de izah edilebilir. O yüzden Kürt sorununun demokratik çözüm seçeneği ile İmralı rejiminin tasfiyesi içiçe ve paralel düşünülmelidir. İmralı özel rejimi sürerken, Kürt meselesinde çözüm adına kalıcı bir gelişme yaşanmaz, aksine derinleşmesine hizmet eder.
 
Bakanlar Komitesi'nin Eylül ayındaki ara kararlarında, ilgili düzenleme için Meclis’te kurulan komisyoan işaret etmesini nasıl değerlendiriyorsunuz? 
 
Eylül’deki ara kararından bağımsız olarak "umut hakkı" ile ilgili gelişmelerde komiteye yönelik eleştirilerimiz biliniyor. Konuyu geç ele alması, ilk karar "Öcalan 2" kararı olmasına rağmen grubun adını başka bir başvuru ile tanımlaması, özenle Öcalan’ı gözden ırak tutma çabası, başka davalarda kullandığı araçları burada pas geçmesi gibi pek çok şey sayabiliriz. Hatta bu eleştirilerimizi Bakanlar Komitesi’nin temsil ettiği Avrupa siyasetinin Türkiye ve Kürt meselesine yaklaşımına bakarak da genişletebiliriz. Ancak son ara kararla sınırlı ele alırsak; önceki sorulara verdiğim cevapta da görüleceği gibi "umut hakkı" ile ilgili ihlalin aşılması yasal düzenlemeye bağlı ve bunu da Bakanlar Komitesi değil Meclis'in yapması gerekecektir. Bakanlar Komitesi olası bir yasal değişiklikten sonra, bu değişikliğin mahkeme kararının yerine getirildiği anlamına gelip gelmediğine bakacak ve tutumunu belirleyecektir. Dolayısıyla asıl girişim içeriden gelmelidir. Güncel olarak da kurulan özel komisyondan böyle bir beklenti Kürt tarafınca da dile getirilmektedir. Bu açıdan siyasi süreç aslında bu tür bir hukuki düzenlemeyi yapmaya elverişlidir.
 
 
Bakanlar Komitesi’nin komisyonu adres olarak göstermesinde hukuki ve siyasi açıdan bir yanlışlık yok. Komite aslında bu dava üzerinde sürecin pozitif bir sonuç doğurmasına da göz kırpmaktadır. 
 
Bahçeli’nin sürecin daha başında buna vurgu yaptığını da hatırlayalım. Yani Bakanlar Komitesi’nin komisyonu ve dolayısıyla süreci adres olarak göstermesinde hukuki ve siyasi açıdan bir yanlışlık yok. Ek olarak Meclis’te bekleyen yasa tasarılarına da vurgu yapıyor zaten. Bu yaklaşımıyla Bakanlar Komitesi aslında bu dava üzerinde sürecin pozitif bir sonuç doğurmasına da göz kırpmaktadır. Fakat bunu yaparken objektif ve sorunun yapısal karakterini gören bir yerden söz kurmaması, resmi dili, "Terörsüz Türkiye" söylemini satın almasını son derece gayri ciddi buluyorum. Kendi kurumları olan Avrupa Konseyi’nin geçmişte Türkiye ile ilgili aldıkları kararlara bakmaları daha objektif ve ciddi bir yerden konuşmalarını sağlayabilirdi. Bir de bu süreci güçlendirme adına "üzüntü duymaktan" daha farklı bir mesaj vermemeleri de ciddi eksiklikleri. 
 
Komite, bu konuyu 2026 Haziran ayında da gündemine alacak. Herhangi bir düzenleme olmaması halinde hangi hukuki yolları işletebilir?
 
Bakanlar Komitesi, farklı davalarda bahsettiğiniz maddeye dayanak ihlal prosedürünü başlatmıştır. Bu daha etkin bir tutum almaları ve ellerindeki yaptırım olanaklarını kullanmalarına fırsat vermektedir.  AK Parlamenterler Meclisi’nde belli süreler için oy kullanma haklarının ellerinden alınması, üyeliklerinin dondurulması, hatta üyelikten çıkarmaya kadar bir tedbir skalası mevcut ama son ifade ettiklerimin bir uygulanmasına henüz rastlamış değiliz. Buraya kadar ifade edilenleri de hesaba kattığımda Bakanlar Komitesi, Sayın Öcalan ile ilgili bu kadar ileri gidebilir mi emin değilim. En azından diğer davalara göre daha yavaş ve temkinli bir yol izleyecektir. Tabi toplumsal, diplomatik ve politik bir basınç ile karşı karşıya kalmazlarsa.
 
Abdullah Öcalan'ın fiziki özgürlüğünün sağlanması neden önemli? 
 
Sayın Öcalan’ın özgürlüğü sadece tarihsel bir haksızlığın giderilmesi anlamına gelmeyecek aynı zamanda Türk-Kürt ilişkilerinde yeni bir devrin de açılması anlamına gelecektir. Böyle bir durumda barışın tesisi ve demokratikleşme sürecinin tamamlanması sadece bir zaman sorunu olarak kalacaktır.
 
Öcalan, 6 yıl aradan sonra gerçekleşen avukat görüşmesinde sürecin hukuksal çözüm aşamasına geldiğini belirtti. Ayrıca ara dönem yasalarına işaret etti. Öcalan, siyasi alanı hangi acil yasal düzenlemeleri yapmaya çağırıyor?
 
Sayın Öcalan, Ömer Öcalan ile görüştüğü 23 Ekim 2024 tarihinden bu yana siyaset ile hukuku temel iki olgu olarak tanımladı. Burada hukuk veya hukuksal çözüm bence çoklu bir anlam ifade etmektedir. En genelinde ve temel olarak ulaşılmak istenen hukuki çerçeve, ilişkilerin kalıcı ve ilkesel bir yapıya kavuşturulmasıdır. Kürtlerin demokratikleşen bir cumhuriyet içinde dokunulmaz haklarıyla yer alması ve yurttaşlar ile devlet arasındaki ilişkinin yeniden düzenlenmesi ve anayasal güvenceye alınması hukukun temel misyonunu oluşturmaktadır. Yeniden inşa aynı zamanda bağımsız, tarafsız bir yargının da oluşumuyla daha anlamlı hale gelecektir. Çözümün hukuk ayağına belki böyle daha stratejik bir işlev yüklenebilir. Aynı zamanda sürecin gelişebilmesi için de düzenli, sistematik ve giderek yapısal hukuki adımların atılması gerekiyor. Bir yerde buna katılım yasaları denildi. Ayrıca acilen inkâr ve çatışma süreçlerinin yasalarından da kurtulunması gerekiyor. TMK’den İnfaz Yasası'na kadar antidemokratik tüm düzenlemelerin aşılması önemli. Özcesi çözümün hukuki ayağı, politik ayağı gibi kısa ve orta vadeli düzenlemeler olarak düşünülüp pratikleşebilmeli. 
 
Komisyonun Öcalan'ı dinlemesine dönük çağrılara karşı halen bir adım atılmadı. Öcalan’ın komisyonla görüşme talebi neden sürüncemede bırakılıyor? 
 
Hiç kuşkusuz bu yaklaşım ciddiyet ve samimiyetten uzaktır. Barış ve Demokratik Toplum Süreci'nin yarattığı olumlu iklimi komisyonun mevcut temposu içinde boğmayı isteyen bir hava var sanki. Sayın Öcalan’a yaklaşım, sürece dair “terör” söyleminden vazgeçilmemesi, barışçıl ve çözümleyici bir dilden ziyade irrite edici bir dilin kullanılması bu yaklaşımları besliyor. Hükümet veya etrafında kümelenen kesimler adeta bizimle bir illüzyon oyunu oynuyorlar. Olmayan şeyleri olmuş gibi gösteren, sorunları çözülmüş addeden bir illüzyon pratiği görüyorum sadece. Barış isteyen kesimlerin komisyon işleyişiyle sınırlı bir tutumu da aşmaları gerekiyor sanki. Barış süreci geniş toplum kesimlerinin katılımıyla bu illüzyon oyunlarını aşabilir. Beklentili yaklaşımları aşan, barışı ve süreci geniş kitlelere mal eden, onların talebi olarak gündeme getirmeye çalışan bir tutuma Türkiye’de ve Avrupa’da ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. Var olan çabayı görüyorum ama geniş kitlelerin sahiplenmesi konusunda yapılacak daha çok iş olduğunu da söylemem lazım. 
 
İmralı'da 1 Ekim 2024 sonrası görüşmeler başlasa da henüz avukatlar ve aileler düzenli bir şekilde görüşme gerçekleştiremiyor. Meclis'teki yasal adımlardan önce bu tecridin tamamen kaldırılması gerekmez mi? 
 
Aslında bunu bir talep olarak sunmak bile utanç verici. Bir taraftan tecrit süreci devam ederken ve Sayın Öcalan’ın özgür çalışma olanağı elinden alınmışken, sürecin varlığından bahsetmek bile giderek zorlaşıyor. Sayın Öcalan’ın basınla, aydınlarla, politik parti ve hareketlerle, toplumla herhangi bir engelleme ve sınırlama olmadan konuşabilmesi, iletişiminin olması gerekiyor. Barış ve demokratikleşme için tarihi bir çaba içinde olan Öcalan’a duyulan güvenden dolayı Kürt halkı ve dostları sürece değer veriyor, anlam biçiyor. Özcesi "tek kanatlı kuş" metaforu sürecin mevcut durumunu izah etmeye devam ediyor bence.
 
Öcalan’ın çağrılarında yer alan “demokratik entegrasyon” kavramı, sadece PKK’nin silah bırakması veya çatışmasızlık halini sağlayan “negatif barış” boyutundan köklü olarak ayrışıyor. "Umut hakkı"nın hayata geçirilmesi ve İmralı kapılarının açılması neden bu entegrasyonun hayat bulması için eşik olarak görülüyor?
 
Akademik açıdan negatif barış kavramının bir izah kapasitesi olabilir ama yaşadığımız gerçekliği anlamaya yetmiyor bence. Birincisi bu olgu bir taraf olarak Öcalan’ın ve Kürt siyasetinin, toplumunun kavrayışını ve aldığı pozisyonu gözardı ediyor. İkincisi de barışa yüklediğimiz anlam ontolojik olarak zaten poziftir. Gerisi teslim almadır, inkar etme ve imha etme çabasıdır. Egemenin ve kolonyal gücün geleneksel söylemidir. Bu zaten özellikle son 10 yılın resmi politikasıdır ve “negatif barış”ı kuramadığı için devlet, Barış ve Demokratik Toplum Süreci'ne tüm eksiklikleriyle de olsa giriş yapmıştır. PKK’nin attığı ilk adımlar esasında sürecin demokratik karakterini ve kalıcı barışı kurmayı amaçlamaktadır. Kürt halkının temel haklarının savaş ve silah dışında bir yöntemle almanın koşulları oluştuğu için bu yola stratejik olarak girilmek isteniliyor. Aynı zamanda devletin de silaha, şiddete dayanan otoriter karakterinin aşılması hedeflenmektedir. Hedeflenen demokratik entegrasyondur, bence bu olgunun da iki ayağı vardır. Cumhuriyetin demokratik bir karakter kazanması ve Kürt halkının temel haklarının burada yerini bulması. Onurlu ve eşit ilişkinin inşası. Bu bütün Kürdistan tarihinde ve 50 yılı aşkın PKK öncülüklü isyan tarihinde stratejik ve tarihi bir aşamadır. Ancak Sayın Öcalan’ın verebileceği bir karar ve onun inisiyatifinde yürüyebilecek bir süreç. Bu kadar net bir durum var. Dolayısıyla tecritle, sınırlamayla, idamdan bozma, onu zamana yayan ağırlaştırılmış müebbet rejimiyle bu inisiyatifini kullanma ve süreci geliştirme olanağı olmadığı açıktır.
 
Öcalan, "umut hakkı"nı "umut ilkesi" olarak tanımlıyor. Yani bireysel hak boyutundan çıkarıp, kolektif bir zemine çekiyor. "Umudu" bireysellikten toplumsallığa evriltmenin gerekçelerini hangi düşünsel veya siyasal ihtiyaçlar üzerinden okumak gerekir?
 
Bu kavram son dönemde hukuk üzerinden yaygınlaşmasına rağmen Sayın Öcalan’ın daha çok umut ilkesinden bahsetmesi biraz bence onun önderlik yapma biçimiyle alakalı. Mesela 99 yılı içinde kendisiyle yaptığımız bir görüşmede ‘Umutlu musunuz?” soruna "evet" veya "hayır" demeden, "Umudu yaratmaya çalışıyorum" demişti. Öcalan’da umut; yaratılacak, irade ile mümkün hale getirilebilecek, gerçekleşebilecek bir olgu. Özgürleştirici bir ilke. Umut, aslında mücadele etmeye ve yeni bir yaşamı inşaya çağrıya da işaret ediyor. Sayın Öcalan, Politik Rapor’da, yeniden önderlik kavramı ve kendi önderlik yapma biçimi üzerine düşünüyor ve emekle yaratılmış bir önderlik gerçeğinin altını çiziyor. Emekle, irade ve inançla, azimle yaratılmış bir değerler ve kazanımlar üzerinden konuşuyor. Siyasetin ve toplumsal yapının komün ve kadın merkezli yeniden inşasının öngörüldüğü gelecek perspektifi içinde, emeğin ve özgürlüğün içkin olduğu umut ilkesini sürecin ruhu ve dinamosu haline getirmek istiyor. Bunun hepimize sirayet etmesini, çoğalmasını ve yayılmasını istediği de açıktır.
 
MA / Fırat Can Arslan 

Diğer başlıklar

11:25 Fas'ta hükümet karşıtı protestolar 10'uncu gününde
11:19 Nimet Tanrıkulu’nun davası ertelendi
11:08 Nisêbîn Belediyesi 'Kültür ve Sanat Festivali' düzenleyecek
10:17 Egîdê Cimo okul kayıtları devam ediyor
10:17 Ankara'ya yürüyen kadınlar Güvenpark'ta açıklama yapıyor
10:15 Adana'da yangın: Engelli 2 kardeş yaşamını yitirdi
10:08 Mehmet Uzun Amed'de anılacak
09:58 Hamas İsrail müzakereleri devam ediyor
09:52 Bitmeyecek bir yürüyüş: Umutla özgürlüğe
09:46 15 kişinin yaşamını yitirdiği yangında fail tespit edilemedi!
09:26 Halide Türkoğlu: Toplumsal barışa hizmet eden yeni bir siyasal dil inşa edilmeli
09:20 Denizli'de bir kadın katledildi
09:16 Özerk Yönetim ve PYD'den Şêxmeqsûd ve Eşrefiyê'de direnme çağrısı
09:06 Eskar’daki ağaç kıyımı Beyrok’a uzandı
09:05 Pasûr’da ceviz hasadı
09:04 Büyük Halk Pazarı esnafı sorunlarına çözüm istiyor
09:03 Êlih mitingine çağrı: Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü için alanda olalım
09:02 Demokratik Birlik Eşsözcüsü: Kürt halkının statüsüne odaklanmalıyız
09:02 Şakar: Öcalan’ın özgürlüğü Türk-Kürt ilişkilerinde yeni bir devir açar
09:00 Abdullah Öcalan'ın perspektifiyle direniyorlar
09:00 07 EKİM 2025 GÜNDEMİ
08:49 Tarım işçilerini taşıyan minibüs devrildi: 5 ölü
06/10/2025
22:57 Bayındır: Komisyonun final çalışması Öcalan’ı dinlemek olmalı
22:24 Binler Xecê ve Xêro Abbas konserinde bir araya geldi
22:14 Ankara'ya ulaşan kadınlar: Abdullah Öcalan serbest bırakılsın
22:09 Suriye Geçiş Hükümeti halka saldırdı: Ölü ve yaralılar var
21:18 Avukat Öktem'i öldürenler gözaltında
20:37 Hamas ile İsrail arasındaki müzakereler Mısır'da başladı
20:31 Şêxmeqsûd ve Eşrefiyê’de ‘abluka değil, diyalog’ çağrısı
20:17 Çocukları taciz eden fail tutuklanmadı
20:13 Kayyıma karşı açılan dava reddedildi: Siyasi karardır
19:58 ABD'nin Ankara Büyükelçisi Barrack, Mazlum Abdi ile görüştü
19:32 İzmir için sağanak yağış uyarısı
19:29 İşçiler polis ablukasında açıklama yaptı: Wan bizim, emek bizim
18:27 Pirsûs’ta yürüyüş: Halkın onurlu direnişi barış yolunu açtı
18:19 HDK’den 'Kobanê Davası tutsakları serbest bırakılsın' çağrısı
18:10 Erdoğan'dan 'nükleer santral' açıklaması
17:35 MHP'li avukat Serdar Öktem'e silahlı saldırı
17:33 İBB, İstanbul’u sağanak yağmur için uyardı
16:49 Amed'den yürüyen kadınlar Ankara'da: Heybemizi barışla doldurup geldik
16:39 Gastronomi şöleninde çocuklar yarıştı
16:27 Baroların sonuç bildirgesi: Kalıcı çözüm hukukun üstünlüğünü esas almaktan geçer
15:42 Cezve’nin katiline 3 yıl 8 ay hapis
15:39 Pasûr’da talana karşı miting: Yaşamı birlikte savunalım
15:17 DEM Parti: 6-8 Ekim’e dair hakikat açığa çıkarılmalıdır
14:58 30 yıl sonra memleketinde: Önderimizi aramızda görene kadar mücadele edeceğiz
13:46 Araştırma: 17 Milyon 821 bin kişi temel ihtiyaçlarını karşılayamıyor
13:20 Zeynep Kaya'nın taziyesine ziyaret: Mücadelemizde yaşatacağız
13:14 Mamak’ta iş cinayeti: 2 ölü
13:14 Kelepçe dayatması nedeniyle tedavisi yapılamadı
12:56 Talabanî: Êzidîlerin topraklarına dönüşü için destek vereceğiz
12:49 Şêxmeqsûd ve Eşrefiyê mahalleleri kuşatma altında
11:48 ‘Beyaz Toros’ tişörtünün satışı hakkında suç duyurusu
11:37 Fransa Başbakanı istifa etti
11:27 Profesör Robinson: Abdullah Öcalan özgür olmalı
11:06 Çiğdem Doğu: Kadın iradesi olmadan sosyalizm olmaz
11:02 Uzaklaştırma aldırdığı erkek tarafından katledildi
11:00 Amed Barosu: Demirtaş ve diğer tutsaklar bırakılsın
10:04 JINNEWS’ten Eylül çetelesi: 19 kadın katledildi
09:54 Elkê’de ekokırımın fotoğrafı: Kespîyaniş ormanları 3 ayda yok edildi
09:25 Fuad Bêrîtan: İran’da olası tüm senaryolara hazırız
09:21 Kadınlar emeklerinin görünür kılınmasını istiyor
09:20 İstanbul Altın Rafinerisi'ne operasyon: 21 gözaltı
09:16 Gurbetelli Ersöz Ödülleri’nin kazananları belli oldu
09:12 Silahlı mücadeleden akademisyenliğe: Öcalan koşulsuz serbest bırakılmalı
09:05 ‘Adressiz Mektuplar'ın adresi Kürdistan ve barış
09:02 Rus yarbay Tomilov’un anılarında Amed
09:01 Türkiye'nin Suriye planları: Aşiretler üzerinden savaş zemini yaratılıyor!
09:00 06 EKİM 2025 GÜNDEMİ
05/10/2025
23:06 Gazze'de iki yılda 20 bini aşkın çocuk katledildi
22:59 İsrail, müzakere heyetini Mısır'a gönderiyor
22:06 İHD’den ‘Beyaz Toros’lu tişörtlere tepki: Açık bir nefret suçu
22:03 Hilar Şöleni’nde Mehmet Atlı konseri
21:35 Peyas Festivali Beser Şahin’in konseriyle son buldu
19:56 Tuncer Bakırhan: Barışı yan yana gelerek sahiplenebiliriz
19:32 Suriye Geçiş Hükümeti’nin cezaevlerinde onlarca kişi katledildi
18:47 Tülay Hatimoğulları: Bu topraklardan bizi kovmalarına asla izin vermeyeceğiz
17:25 Eskişehir'de İsrail protestosu
17:22 ‘Çetevari yapılara asla izin vermeyeceğiz’
17:14 MED-DER’den 5 Ekim kutlaması: Kürtçe eğitim vermek istiyoruz
16:44 Suriye geçiş hükümeti halkların bayramlarını yok saydı
16:40 Kadınların yürüyüşü Mersin'de: Tarihi fırsatın yolu İmralı'dan geçiyor
16:38 QSD'li Gökdağ'ın taziyesine kitlesel ziyaret
15:13 Der Hafir bombalandı, Tebqa yolu kapatıldı
14:53 Hafif ticari araç sahiplerinden 'kantar' zorunluğu tepkisi
14:29 İran rejimi 9 ayda bin 175 kişiyi idam etti
14:22 İstanbul için tehlike çanları: Susuzluk alarmı
13:59 Nepal’de sel ve toprak kayması: En az 42 ölü
13:49 MKG: Eylül'de 5 kadın gazeteciye soruşturma 3'üne dava açıldı
13:44 'Sayın Öcalan' ifadesinden tahliyesi ertelenen Gedik'in durumu Meclis'e taşındı
13:26 Yürüyüşe mesaj: Öcalan’ın özgürlüğü sağlanmalı
13:11 Dünya Öğretmenler Günü’nde ihraçların iadesi talebi
13:00 Nagihan Akarsel Manisa'da anıldı
12:59 Diplomasi Komitesi'nden yürüyüşçülere mesaj: Kararlılığınızdan güç alıyoruz
12:20 ‘Anadilde eğitim anayasal güvence altına alınsın’
12:09 İsrail ‘barış planına’ rağmen Gazze’yi bombalıyor
11:51 Hatimoğulları ve Bakırhan akil insanlarla bir araya geldi
11:49 30 yılın ardından tahliye oldu: Öcalan’ın çağrısını sahipleniyoruz
11:42 İran bir Kürt tutsağı idam etti
11:32 Yürüyüşün Ankara finaline çağrı
11:20 Tahkim Kurulu, 'Kürtçe reklam cezasını' inceleyecek
10:45 Meteoroloji’den sağanak uyarısı
10:21 MEBYA-DER Şirnex Eşbaşkanı: Barışı bombalanan mezarların inşasıyla başlatalım
10:10 Sabahat Tuncel: Yeni siyaset Rojava'dan başlamalı
09:27 İstanbul’da süreç çalışması: Halkın barış talebi yüksek
09:05 HES’ler Muradiye Şelalesi’ni kurutuyor
09:04 'Federe Kürdistan'daki belirsizlik göçe neden oluyor'
09:02 KNK Eşbaşkanı: Komplo ulusal birlikle tamamen boşa çıkar
09:00 05 EKİM 2025 GÜNDEMİ
08:29 Jin Dergi yeni sayısında Nagihan Akarsel’i işledi
04/10/2025
23:50 Trump: İsrail ilk çekilme hattını kabul etti
23:04 Şam’da düğüne baskın: 7 kişi yaralandı
22:42 Hilar Şöleni’nin ilk günü konserle son buldu
21:53 Peyas'ta kadın festivali sürüyor
21:38 Amedspor, sahasında farkla kazandı
20:59 Eğitim Sen'den 5 Ekim kutlaması: Barış için mücadeleye devam
19:10 Abdullah Öcalan'dan kadınların yürüyüşüne mesaj: Eşitlikçi bir dil hepimize kazandıracaktır
18:42 İktidara İsrail çağrısı: Hamaseti bırak, ticareti kes
18:34 Buluş ve Bumin'in taziyelerine kitlesel ziyaret
18:16 Adana’da binler Öcalan’ın özgürlüğünü talep etti
17:17 Özgürlük yürüyüşçüleri yarın Mersin’de olacak
17:14 Gar Katliamı için anma programı: Gerçek adaleti talep ediyoruz
16:58 Nagihan Akarsel anıldı: Anısını özgür yaşam mücadelesinde yaşatacağız
16:49 Tahliye edilen Turhan: Zaman özgür Önderlikle özgür toplum zamanıdır
16:30 Kongra Star: Abdullah Öcalan fiziki olarak özgür olmalı
15:55 ‘Zamanın izi’ sergisi Wan’da açıldı
15:49 Piran’da yangın
15:12 Hasta tutsaklar Gömi, Çelik ve Erişmiş'in durumlarına dikkat çekildi
14:33 Uyuşturucuya karşı 'Şiyar Be Şirnex Platformu' kuruldu
14:06 Nagihan Akarsel mezarı başında anıldı: Onun izinde yürümeye söz verdik
13:58 KESK ihraçların iadesi için eylemde olacak
13:41 Nagihan Akarsel katledildiği yerde anıldı: Amacı dünyanın birçok yerine ulaştı
13:39 Dilovası’nda fabrikada patlama: 2 ölü
13:21 Hilar Tarih, Kültür ve Gastronomi Şöleni başladı
13:11 İHD ve kayıp yakınları Aslan, Narin ve Gümüş'ün akıbetini sordu
12:53 Cumartesi Anneleri Turgut Yenisoy’un akıbetini sordu
12:46 Özerk Yönetim kadın heyeti temaslarını tamamladı
12:18 Bakanlıktan Sumud Filosu açıklaması
11:52 Kadınlar, Dîlok'ta Haki Karer'i vurulduğu yerde andı
11:39 Özel: Sorunun çözümüne yönelik adımların takipçisi olacağız
11:24 DFG: Nagihan’ı katledenler açığa çıkarılsın
11:10 Jineolojî Dergisi Nagihan Akarsel’i andı: Hayallerin, milyonlarca kadının omuzlarında
10:22 Pexşan Ezîzî’den ABD’ye yanıt: Katliamları körüklemeyi bırakmalı
09:37 Abdullah Öcalan: Demokratik müzakere siyasi ve toplumsal tüm ilişkilere hakim kılınmalı
09:15 'Kürtler size baş eğmez' demişti: Baş eğmedi, Ankara'ya yürüyor
09:09 ‘Manevi ailesi’ Nagihan Akarsel’i anlattı: Doğaya ve kadına adanmış bir hayat
09:07 Kuraklık tütünde de verimi düşürdü
09:07 39 kişinin ölümünden sorumlu müteahhit Zilan’da doğa talanına başladı
09:06 Doğu Karadeniz maden sahası ilan edildi
09:05 Tutsakları hücrede tutup dedektörle arıyorlar