Gazetecilerin katledilmesi ve baskılara tepki 2025-02-09 14:12:40 ANKARA - Gazetecilerin katledilmesi ve halkın haber alma hakkına dönük baskılara tepki gösteren Haber-Sen Genel Başkanı Mesut Balcan, "Saldırılara karşı; o ve bu demeden topyekun bir duruş sergilenmelidir” diye belirtti.    Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu’na (KESK) bağlı Basın Yayın İletişim ve Posta Emekçileri Sendikası (Haber-Sen) Genel Başkanı Mesut Balcan, son dönemde gazetecilere dönük artan saldırıları, gözaltı ve tutuklamalara dair yazılı açıklama yayınladı. “Bütün toplumu basın, yayın ve gazeteciler üzerinden susturmaya çalışıyorlar” denilen açıklamada, en son BirGün Yayın Koordinatörleri Uğur Koç ve Berkant Gültekin ile birgun.net Sorumlu Müdürü Yaşar Gökdemir’in gözaltına alınması hatırlatıldı.    ÖZNUR DEĞER’İN MARUZ KALDIĞI ŞİDDET    Açıklamanın devamında şu ifadelere yer verildi: “Öznur Değer’in bir polisin cinsiyetçi saldırısına maruz kaldığını, gözaltına alındığında uğradığı işkence adliyede ve cezaevine götürülürken de sürmüştü. Ama Öznur geri adım atmadı. Gönderilen mesaj; ‘Faşizme karşı hakikatin çığlığı olmaya devam edeceğiz’ oldu.   KATLEDİLEN GAZETECİLER    Gazeteci Aziz Köylüoğlu, Süleymaniye’de SİHA saldırısı sonucu yaşamını yitirdi. Halklara gerçekleri ulaştırmak için çalışan özgür basın emekçilerini hedef alan saldırılar derhal son bulmalıdır. Nitekim aynı şekilde daha önce Nazım ve Cihan'da katledildi. İstanbul Barosu, ‘Basın mensuplarının çatışma bölgelerinde hedef alınması, Uluslararası İnsancıl Hukukun ve Cenevre Sözleşmesi'nin ihlali niteliğindedir. Dahası, savaşa taraf olmayan sivillerin hedef alınması, Roma Statüsü 8/2/b/ii. maddesinde savaş suçlarından biri olarak ifade edilmiştir. Dolayısıyla, silahlı çatışma bölgesinde görev yapan gazetecilerin korunmasına ilişkin kurallar, Uluslararası İnsancıl Hukukun bünyesindedir’ dediği için Cenevre Sözleşmesi’ni hatırlattığı için hedefe konuldu. Baroyu hedef alanlar, bu katliam, gözaltı ve tutuklamalardan sorumludurlar.   ‘TOPYEKÜN KARŞI DURUŞ’ ÇAĞRISI    Gazetecilerin neyi yazıp yapmayacağının kararını iktidar veya devlet yetkilileri belirleyemez. Medyanın yüzde 95'ni elinde bulunduran iktidar, mızrak o kadar büyüdü ki artık çuvala sığdıramıyor ve taşıyor.  Saldırılara karşı o, bu demeden topyekun bir duruş sergilenmelidir.  Basının neredeyse yüzde 95’ini denetimine almasına rağmen sınırlı sayıdaki muhalif kanala, gazeteye ve sınırlı sayıdaki muhalif gazeteciye tahammül edemeyen iktidar gerçeklerden korkuyor. Muhalif tek bir söze tahammül edemiyor, gerçekleri duymak ve görmek istemiyor. Bu tutum evrensel hakların, ifade ve düşünce özgürlüğünün önündeki en büyük engellerden biridir. Özgür Basın ile başlayıp, muhalif basınla devam eden bu saldırılar halkın haber alma hakkına da yöneliktir. Gerçekleri öğrenmek ve paylaşmak, herkesin en temel hakkıdır. Gazetecilerin susturulduğu, halkın haber alma hakkının kısıtlandığı bir ortamda ne demokrasiden ne de adaletten söz edilebilir. Anayasa da 28. Madde açık; ‘Basın hürdür, sansür edilemez’, 13. Madde diyor ki; ‘Temel hak ve özgürlüklerin özüne dokunan sınırlama getirilemez.’ Fakat bu yasaların sadece kağıt üzerinde yazılı metin olduğu sonucu ile karşı karşıyayız. Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz. Mücadele ile kazanacağız.”